https://tr.wikipedia.org/wiki/Cemil_Meri%C3%A7

 

Kendi hep kızdığım, çokça hayıflandığım bir meseledir Cemil Meriç. Lise yıllarında tanımam gereken Cemil Meriç’i ancak üniversite yıllarımda tanıyabildim ve bu tanışıklık öylesine sarsıcı oldu ki aynı sene içinde tüm kitaplarını bitirip hakkında hazırlanmış belgesellerin bile birçoğunu izledim. İlk okuduğum kitabında mağara metaforunu mükemmel bir dille anlatan ve ülkede aydınların durumunu tasvir eden düşünür, her cümlesi ile hayretimi ve haşyetimi sarstı.

Bir insanı tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lazım. Hayatın maddi olaylarını basitçe sıralayan kronoloji ne anlatabilir ki bize? Cemil Meriç münzeviliği, hayreti, bilgiye olan aşkı, çocuklarına olan sevgisi, hayatının en güzel zamanında kaybettiği gözlerinin Ona verdiği acıyla daha fazla, daha etkili anlatılmalı topluma ve özellikle genç kuşağa.

Cemil Meriç bu ülke için “Yangın kulesinde feryat eden adam” rolünün tam manasıyla ete kemiğe bürünmüş halidir. Bu topraklarda yangını başlatanları, mabedi kirleten bezirgânları, yangının nerede olduğunu haber veren ve bu yangını söndürmek için gözlerini feda eden bir düşünce neferidir. Meriç, Eflatundan Karl Marx’a kadar bütün düşüncelere ilgi duyan, Doğu – Batı düşüncesi arasında bir ummandır. Murat Belge’nin “Tornadan çıkmayı reddeden bir düşünür” olarak tasvir ettiği Cemil Meriç, kültür yerine irfanı, ulus yerine millet kavramını tercih eden, kelimenin haysiyet, kamusun namus olduğu bilinciyle kelimeleri titizlikle işleyen ve kavramları anlatırken son derece seçici davranan bir düşünürdür. Kokuşmuş bir batılılaşmayı maymunlaşma olarak niteler ki, kanaatimce köklerinden kopmuş batılılaşma gayreti içinde oluşup kök salmaya başlayan ruhsuzluktan korkmaktadır.

O “Olimpos dağının çocukları Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir.” diyen bu toprakların öz evladı,“ Murdar bir halden müthiş bir maziye kanatlanmak gericilikse her namuslu insan gericidir” diyebilen bir tefekkürdür. Gözlerini, ömrünü “bu ülke” için feda eden vefakar ve fedakar bir fikir işçisi, sahte düşünürlerin ve hokkabazların maskesini düşüren, Tanzimatla göz boyamaya çalışan ucube aydınların ipliğini pazara çıkaran korkusuz bir savaşçıdır.

Cemil Meriç bir ziyaret dönüşünde merdivenlerden inerken bir an tökezlemesi ile eşi Fevziye Hanım’a “ elektrikler mi kesildi ?” diye sorarken dış dünyasında ışığını kaybeden, ama iç dünyasındaki ışığıyla, ülkemizin geleceğinde devasa bir fener olup yol gösterebilecek bir kılavuzdur.

Meriç kendinde var olan ilim aşkıyla akıllarda kalması gereken ciddi bir fikir lokomotifidir. Öyle ki “insanlar kıyıcıydı kitaplara kaçtım” cümlesinde bile kalabalıklar içinde yalnız başına kalmış bir insanın zorluklar içinde geçen bir yaşamda neleri başarabileceğinin açıkça delilidir. Daha önce de belirttiğim gibi daha fazla araştırılması gereken, daha çok üzerine gidilmesi gereken bir konudur “fikir işçisi” Cemil Meriç.

Anlatılması ve anlaşılması dileğiyle…

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: