Birinin eksikliği diğerinin fazlalığı oluyor bu dünyada. Dengeyi sağlayabilmek mi önemli olan yoksa yaşamayı kolaylaştırmak mı? Durup düşünmeye hiç zaman oluyor mu? Yahut o zamanı fazlalığı olan insanlar istiyor mu? Asıl tutunamayanlarla tanıştırayım sizi… hayatta diğerlerinin kurduğu düzene uyamayanlar belki de Selim Işık’ın tutunamayanlar ansiklopedisinde fazlaca yer alanlar. Bir insan dünyaya geldiği andan itibaren nasıl yaşaması gerektiği konusunda eğitilmeye başlar: okula git, bilgiler öğren, puanının yettiği meslek grubuna dahil ol, iş ara, iş bul, para kazan ve düzene uy! Yani tüm bu düzen para kazanmaya göre uyarlanmıştır. Tamam ama bireyin okul eğitimine ilgisi yoksa ne olacak. İşte orada bu yazı devreye giriyor tutunamayan birey! Eksikliklerin diğerlerinin fazlalığı olmaya başlıyor. Kayıp düzenin bir parçası. Yaşamak için farklı yollar arıyor ve düzenin bir parçası olmak için hayatından feda ediyor.

Tutunamayan bireylerin nesiller boyu değişmeyen düzenden menedilmişliği vardır. Bu zinciri kıracak olan aile bireyinin ilk önce toplum ön yargısını yenmesi gerekmektedir. Toplum şöyle düşünür: “Bizim düzene uymayan insanlara da ihtiyacımız var.” Ama toplum asla şöyle düşünmez: “Bizim kurduğumuz düzenin kuralları insan yaşamıyla ilgiliyse her insan yaşamalıdır.” Toplum tarafından uzak tutulmuş bireyler ise bu düşünceye uyar ve sorgulamaz. Zira sorgulaması halinde yapacağı en büyük zarar yine kendinedir. Kalabalıkları bir tahta parçasıyla durduramayız. Kendilerine verilen vaatlerle umut beslerler. Evet umut fakirin ekmeğidir ama neden öyledir? Yani fakire ekmeği gösterip umut vermek yerine neden ekmeği vermemişler ki? çünkü toplumun fakirlere ihtiyacı var. Yani zenginlerin. Fakirlerin asla doyuramadığı toplum kesimidir zenginler.

Varını yoğunu zenginlere feda etmiş olan toplumun düzene uyamayan olarak adlandırılan tutunamayan kesimi, yaşamını devam ettirememesinin sebebi olarak her zaman kendini suçlamıştır. Kalabalık bunu istemiştir çünkü. Beyaz zambaklar ülkesinde kitabının bir bölümünde şuna benzer bir yazı vardı: “toplum eğitilmezse toplumun alt kesimi kendinden üstlere iğrenerek bakar.” Cümle tamamen aynı olmasa da bu anlama benzerliği vardı. Alt kesimi her zaman kendini suçlayabilmesini sağlayacaksın ki asla asıl suçluları bulamasın. İşte fakirin ekmeği buradan çıkıyor. Kendini asla uygun göremediği toplumda düzene uyamadığı için her zaman suçluyor. Bu sayede kendisine ekmeği göstereni unutup ekmeğe gidemeyen ayaklarına sövmeye başlıyor. Hepimiz toplumun bu hale gelmesinde rol oynuyoruz da değişmesi için adım atamıyoruz. Çünkü eğer düzen değişirse o zaman asıl tutunamayanlar bizler oluruz. Utanalım kendimizden…

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: