Güç ve otorite unsurunun vücut bulmuş hali.
Bugünlerde neredeyse unutulmaya yüz tutmuş, transept planlı,masonik rölyeflerle bezeli bir otorite merkeziyle barıştırmak isterim sizi. İslamın 5. haremi şerifi veya Martoma Kilisesi olarak da bilinen Ulu cami nam mabediyle.
Bir dönem istihbarat merkezi, bir dönem banka, çoğu zaman okul ve her zaman bilinmeze secde edilen yerlerdir kutsal mabedler. Ana erkil toplumlarda kraliçe Amida ‘ya, tektonik hareketler sonrası korkulan babaya ithafen fırtına tanrısı Zeus ‘a , Manden göçü sonrasında Yahya ‘ya ,Yahudi polemiğinden doğan İsa’ya ve son söz olarak gelen Muhammede kapılarını açmış ve saçaklarının altına gizlenmiş her düşünceyi hür bırakmıştır.
İzahın düzenlenmesini korku temelli yapabilen insanoğlunun belki de tanrıya en büyük armağanı olarak halen ayakta durabilen bu mabet Geovanni Del Carpini den, Leonardo Da Vincinin babam dediği; El Cezeri’ye ondan, Pico della Mirandolaya onlarca alim ve izah mühendisine ev sahipliği yapmış bu çok uluslu yapı kendinden sonraki nesillere acaba neler anlatacak? dediğim zamanlarda konunun asla din eksenli olmadığı sonucuna varıyorum nedense. Zira her medeniyetten bir parça bulabileceğiniz bu mabetin içinde barındırdığı enformasyon ile, ünlü İskoç ritinin dünyaya pompaladığı doktrin uzmanlarının iştahını kabarttığını söylemek mümkün.
Davut yıldızından ouroboros yılanına zeus şimşeğinden Süleyman mabedinin iki ünlü sütunu Boaz ve Yakine Kibele yoncasından barok ifadelerine kadar onlarca rölyefi zulasında saklayan bu mabetin künyesinde kimler yok ki.. Mithras uygarlığından Mandenlere Sümerlerden Yahudilere Sassanilerden Hristiyanlara ve tabiî ki Müslümanlığa uzanan çok geniş bir icraat listesi..
Ve tabi asla eril olmayan Amid şehri..
Asur kralı Adad Nirarinin kılıcında yazan ‘Amida’,şehri ikiye bölen Tigris(Dicle),Samarra seramikleri,Kadim Halaf kültürü, Akadlı Naramsin, Bereketli Tushan ovası,Tayidu höyüğü, Tiglathpilaser tüneli,Tigranokerta,2.Constantinus…ve daha niceleri. Taştan örülmüş,şehri bir anne gibi sımsıkı sarmış surları, kutsal kitaplarda anlatılan cennet bahçelerini anımsatan Hevsel Bahçeleri ve her bir sokağına sinmiş sonsuzluk hissi ile kadim bir yerleşke.
Ve her şeyden önce birbirlerini dinleyen, dillendiren kadim halklarının birlikte hareket edebilme yetisi. Sanırım bu şehrin en önemli özelliği bu olsa gerek. Zira meclisinde her düşünceden insan olmasına rağmen bunun ayrıştırıcı kısımlarını görmezden gelmiş ve her oturumda tevazu ve hoşgörüyle yek vücut karar almayı bilmişlerdir.
Canım Diyar-ı bekr….Bakireler Diyarı…
Tanrıya yakarışın, inancın ve adanmışlığın en güzel ifadelerini her bir taşının bağrında taşımış, inşa etmiş kadim klanlarınla, kral ve kraliçelerinle günümüz uygarlıklarına verdiğin mesaj anlaşılıyor mudur? Hiç zannetmiyorum. Pantheon iktidarındaki değişiklikleri bile kimseyi incitmeden kabullenebilen bu şehrin Ortadoğu sosyolojisine kattıklarını kim algılayayabilir?
Bizler mi?
Belki… ama hangi doktrinleri kullanarak…
Laboratuar ortamında yaratılmış ve toplumları dehşete sürükleyen ideolojilerle mi?
Kesinlikle hayır!
Sanırım doğruyu yanlıştan ayırmanın yolunu yine mitolojinin sayfalarından bulmak mümkün. İzahı düzenlemenin mantığını anlamak ve uygulamak bu sayfaları karıştıran insan gözleminin neticesinde olacaktır. Zira gördüğünü yazmak bilim değil dindir ve din anlamak için yeterli değildir.
Bu bilgiler ışığında malumun ilanını izaha giriştiğimizde;
Ortadoğu’da feodal algılar, yapılar ve unsurlar kadim geçmişin mantığı olabilirdi ama günümüz dünyasında mantık üç boyutlu olduğu için daha demokratik, örgütsel ve gönül eksenli olmak zorunda. Yani tek bir kişinin, ailenin veya zümrenin alacağı kararlara muhtaç olmadan daha katılımcı bir organizasyona ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir. Geçmişte Ulu Mabetin duvarları arasında bunu başarabilmiş ulusların fizibilite esasları nelerdi ? Din eksenli kararlar almak mıydı? Veya Proto semitik parametrelere dayandırmak? Esasında hayır demek mümkün.Zira konsorsik kararlar alarak bilinenin esaslarını oluşturmak bu şehrin dinamikleri tarafından yapılabilen en önemli işlemlerden biriydi.Yani her kesimin iştirakinin olduğu gerekçeli bir karara varmak ve bunun icrasının atamasını yapabilmek..
Peki..
Bunu günümüz modernitesinde neden yapamıyoruz..?
Cevabı yine ulu mabedin avlusunda bulmak mümkün. Zira her kesimden zevatın isnadı ve ispatını görebilmek vaki iken neden bu kişiselleştirilmiş erk mottoları? Anlayan varsa beri gelsin.
Ortadoğunun karar alma mekanizmasının konsorsik olmadığı dönemlerde bile her öğretinin kendisine muhalifinin olduğu bir gerçektir. Ve bu dönem toplumlarının fay hatları bugünkü kadar kırılgan mıydı? Belki evet…
Ama…
Tenakuz ve Sinojizim olgusu ile ‘süper insandan’ vazgeçerek bilime ve ortak akıla iştirak etmek çok zor değil. Geçmişte bu Amida halkı için yapılabilinir bir şeydi ve aynı avlu da bunun zuhurü mümkündü. Herhangi bir talep ve beklenti içerisine girmeden tamamen gönüllülük esasına dayanarak arz inşası yapılabiliyordu.
Sevgili Dostlarım;
Kadim geçmiş de ‘yapabilmek’ birleşik parametrelere dayandırılarak icra edilebilen ve eskilerin imece dedikleri gönüllülük temelli bir olgu iken günümüz modernliğinde bunu becerememiş olmak hüzün verici.
Çözüm ne?
Bir araya gelerek- tıpkı Ulu Mabetin avlusunda kadim ulusların yaptığı gibi- gülümseyerek ve birleşerek ‘yapabilmek’….
Gülümseyerek.
Tarih boyunca bazı şehirler hep tutulmuştur. Roma İstanbul Diyarbakır Bağdat vb… Bu tarz şehirler tarihi anlamada çok önemli yer tutuyor çünkü her gerçek otorite özellikle böyle anlamlı şehirleri kontrol etmek ister. Bu istek iz bırakmalarını sağlıyor. Günümüzde bize geçmişi anlamada en büyük desteği veriyor. Detaylı ve bilgi dolu makaleniz için tebrik ederim.
Okurun Beynine bilgi gönderirken aynı zamanda kalbini okşuyorsunuz. Bedenlerimizi telefonun başında bırakıp ruhunumuzu alıyor ve zamana yolculuk ettiriyorsunuz. İyi ki varsınız. Değerli hocam Yakuphan OKUT
Hocam teşekkür ederim öncelikle memleketimizin genel tarihi ve sosyolojik boyutuyla ele alıp kültürel miras ımiz olan yapıları inceleyip gonceleyip bizleri aydınlatman büyük bir incelik başarılar diliyorum hocam.
Tebrik ederim yazı çok hoşuma gitti özellikle ” Ve her şeyden önce birbirlerini dinleyen, dillendiren kadim halklarının birlikte hareket edebilme yetisi.” Cümlesi şehrin kendisini anlamak adına, halkını bilmek adına kullanılmış olması güzel.
Tebrik ederim çok başarılı bir çalışma 👏🏻👏🏻
Diyarbakırlı olmama rağmen ulu caminin derinliklerini bilmiyordum, sayenizde öğrenmiş oldum ve gerçekten büyüleyici bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık.
İyi olmuş
Yakuphan hocamızın kalemine sağlık.
Hocam. Şehrimize yabancı kalmıştık şehrimiz hakkında bilmediğimiz yönleriyle tarihimize ışık tuttunuz 🙏😊
Güzel şehrim diyerek
Ve yorulmalarınız için verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim Yakuphan okut
Bir diyarbakirli olarak çok beğendim ve çokta sevdim bu yazı bir çok dine ev sahipliği yapmış bir çok tanrının gölgesi altında korunmuş bu kadim sehrin hikayesini bilinmeyenlerini kaleme alan saygıdeğer Yakup hocam ellerinize sağlık . Çok beğendim
Güzel bilgilerinizden dolayı çok teşekkür ederim.
Yakuphan Okut
Ellerine sağlık oldukça etkileyici bir makale olmuş başarılarının devamını dilerim 😊
kapsayıcı bir yazı-derleme… tebrikler….
Güzel ülkemin güzel yerleri
Bilgilendirme için teşekkürler. Öğretici bir makale olmuş.
Çok etkileyici bir anlatım olmuş tebrik ederim ulu camii kısmına hayran kaldım önünden geçip gittiğimiz anlayamadığımız ne çok mesajlar varmış teşekkür ederim bu güzel bilgileri bizlerle paylaştığınız için.
İçinde mitolojik aromalar bulunduran ve bizi tarihte tahayyül ettiren eşsiz bir yazı. Neşeli ve bilge bir arının çiçek çiçek dolaşıp, polenlerle dans edip ortaya çıkardığı bal misali eşsiz bir tat ve yine bu tada oranlı otantik bir düş seli. Okurken kendimi adeta Salvador Dali tablolarına bakarken hissettim. Emeğinize sağlık.
Başarılarının devamını dilerim
Yüreğine emeğine kalemine sağlık abim
Su gibi yazılmış bir yazı.. Memleketi anlatan bu yazı için tşkler.
Harika bir yazı. Emeginize saglık.
Elinize kolunuza sağlık hocam gayet bilgilendirici bi makale olmuş.
Yakup bey çok başarılı bi yazı. Tebrikler
Şehrimizin güzelliklerini Yakup hocanın kaleminden okumak çok iyi geldi 🙏
Sevgili doçent hocam kaleminize sağlık oldukça içerikli bir yazı olmuş sevgi ve saygılarımla
Elinize sağlık doçent hocam
Diyarbakırlı olmama rağmen Yakup arkadaşının anlatimiyla dinlediğim ulu cami ile ilgili bu yazıyı çok beğendim. İnsallah bizler basaririz
Elinize sağlık hocam
Harika 👏
Kalemimize sağlık hocam tebrikler
Harika bir çalışma olmuş hocam kaleminize sağlık yeni makalenizi merakla bekliyorum saygılarımla
Çok detaylı bir çalışma olmuş hocam tebrik ederim
Elinize sağlık hocam
Elinize sağlık hocam
Olağanüstü bir çalışma olmuş tebrik ederim abi 👍🏻👏🏻
Son zamanlarda sis dergisinde yayımlanan en özel yazılardan biri olmuş tebrik ederim hocam
Bir Diyarbakirli olarak gurur duyacagim bir calisma olmasina ragmen dini şahsiyetlerin adlarının önüne hazret kelimelerinin getirilmesini beklerdim bu kısım beni üzďü evladım ama yine de tebrik ederim
Dinini yaşayan bir müslüman olarak yazınızı akademik olarak begensem de dini açıdan doğru bulmadığını söylemek istiyorum sevgilerimle
Efsane bir makale çok bilgilendirici zaten söz konusu Yakup Okut olunca şaşırmıyoruz:))
Bilgilendirici ama geç kalmış bir çalışma daha önce yazılmalıydı
Canım eşim eline kalemine sağlık ❣️😇