”Gökten dehâ-yı nârı çalan kahramânını…Varsın bulunmasın bilecek nâm ü şânını.diyerek bitirir Fikret Promete’sini. Ben beni bilsinler diye değil ben beni anlasınlar diye savaşıyorum.

Prometheus kadar şanlı ve tesirli geçirdiği kısa ömründe Fikret’e bu şiiri yazmaya iten neydi? Merak ediyorum… Hayatına baktığında Promethes’un, devrimci ruhu mu onu kendine çekiyordu? Yoksa asırlarca yaşadığı acılara rağmen yolundan dönmeyişi mi?

Dünyada ateş yalnızca Olimpos Dağı’nın tepesinde yanmaktaydı. İnsanlar soğuktan ve vebadan kırılırken, bencil Tanrılar ateşi yalnızca kendilerine saklıyordu. Devrimciliğin ruhu, adalet ve egemenliğin savunucusu Prometheus, Tanrıların insanlara hüküm koymaları, insanlığı günden güne daha da kötüye sürüklemesine tahammül  edemiyordu ve insanların Tanrısı, Tanrıların hükümdarı Zeus’a başkaldırdı. Bir gece Olimpos’a tırmandı ve ondan ateşi çalarak insanlığına verdi. İnsanların, insanca yaşamlarını devam ettirebilmesi için kendini feda etti Prometheus. Böylece tarihte ilk devrimin temelleri atılmış oldu. Ancak bu başkaldırının bedeli çok ağır oldu. Gözünü öfke bürüyen Zeus, Prometheus’u Kafkas Dağı’nda bir kayaya zincirle bağlatır. Bir kartal her gün gelip Prometheus’un karaciğerini yer ve karaciğer her gün yeniden tazelenir, büyür, asırlar sürecek olan işkence Prometheus’u asla yıldırmadı tüm acılara rağmen umutlu bekleyişini sürdürdü ve Zeus’a boyun eğmedi.

Birçok sanatçıya ilham olan bir kahramandır Prometheus…

”Ama benim dünyama dokunamazsın,

Ne senin yapmadığın kulübeme

Ne de ateşini kıskandığın ocağıma.

Dizeleriyle Prometheus’un ağzından Zeus’a seslenmiştir Goethe.

Ama Fikret’in şiiri, kesinlikle bir ilhamdan fazlasıydı. Fikret, Prometheus’un benliğinde kendini buluyordu belki de. Tüm yaşamı boyunca o, gençlik için çabaladı. Sanatıyla, ideal gençliği anlattı, düşünen, araştıran, yeniye ve bilime adanan ömürler için yanıp, tutuştu Fikret. İçinde yaşadığı İstibdat dönemi onu ne kadar karamsarlığa sürüklerse sürüklesin o, her zaman gençliğe dair bir umut taşıdı içinde. Oğlu Haluk aracılığıyla tüm gençliğe seslendi. işte bu nedenle kendini Aşiyan’a kapattığı kısa ama sanat ve umut dolu ömründe, devrimci ruhundan dökülen şu dizeler, bugün hala özgürlüğün ve başkaldırının  birer meşalesi bizler için.

”Müştâk-ı feyz ü nûr olan âtî milletin

Meçhul elektrikçisi, aktâr-ı fikretin

Yüklen, getir -ne varsa- biraz meskenet-fiken,

Bir parça rûhu, benliği, idrâki besleyen

Esmar-ı bünye-hîzini; boş durmasın elin.

Gör dâimâ önünde esâtîr-i evvelin

Gökten dehâ-yı nârı çalan kahramânını…

Varsın bulunmasın bilecek nâm-ü şanını.

  Saygı, özlem ve insanlığın senin ruhunu, ideallerini ve umudunu anlaması dileğiyle Tevfik Fikret…

 

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: