Kanayan kalbi gözünden dökülüyordu sanki. Üstünde solmuş ıslanmış sade düz bir bluz, altında dar bir  mavi kot pantolon. Duvara tutuna tutuna ilerliyordu, yanından geçen kalabalığın, ışıkların, müzik seslerinin farkında bile değildi ne de kalabalık farkındaydı onun.
Sonra mecali kalmayınca yavaş yavaş, duvara sürte sürte; sırtını duvara yaslayarak yattı yere. Bütün dünya mutsuz olmalı ve de mutsuz gibi geliyordu ona ilerlerken fakat yatıp insanları, müzikleri fark edince öyle olmadığını anladı. Kızdı onlara, sanki onlar mutsuz olsa bütün derdi bitecekmişçesine kızdı. Kalkıp gitmeye yeltendi omuzlarından biri bastırıyormuş  gibi oldu kalkamadı. Donuk donuk bakarak belki de hiç bir şey düşünmeden belki de doğduğundan o ana kadar her şeyi düşünerek 2 saat bekledi. Kimse merak edip gelmemişti bile yanına, çoğu zaten fark etmiyordu fark edenlerse yanındakine gösterip geçiyordu öylece, içten içe fark etsinler istiyordu bir şey değişmeyeceğini bilerek istiyordu ama kendine  dahi söylemekten çekiniyordu bu isteğini hepsinden nefret ediyordu çünkü. Tanımasa da kırk yıllık hasımlarıymış gibi geliyordu hepsi. Hafif bir rüzgâr esmeye başlıyordu gece ilerledikçe, soğumuş terinde bu rüzgâr on kat daha arttırıyordu şiddetini. Artık kalkıp gitmesi gerektiğini düşündü ama  gidecek bir yeri olmadığı aklına geldi. Tekrar ağır bir hüzün bastı donuk haldeki suratını. Şişmiş, kızarmış gözlerinden yaşlar gelecekmiş gibi hissediyordu ama artık gözyaşları da terk etmişti. Tam o sırada bir ses duydu “Hanım efedendi yardım edebileceğim bir şey var mı?” Bir erkek sesiydi bu. İrkilmişti, gölgesi üzerindeydi, sesin geldiği tarafa yavaş yavaş baktı. Işık arkasında kaldığı için yüzünü tam seçememişti ama  elli yaşlarında, bıyıklı, kısa saçları taranmış,  yaşıtlarına göre uzun boylu, siyah kumaş pantolon, siyah gömlekli birisiydi ya da ışık arkadan vurduğu için o an siyah görünmüştü ama şu an onu hiç düşünmüyordu. Adamı biraz süzdükten sonra, ‘’Hayır, teşekkürler.’’ demekle yetindi adam, ‘’Emin misiniz?’’ diye tekrar sordu. Adamın hiç beklemediği ve onun da belki fark edemediği bir şekilde kadın, hayır değilim diye bağırdı, fakat  değilim derken sesi git gide bitkinleşmişti. ‘’Nasıl yardımcı olabilirim.’’ diye sordu adam. İçinden konuşuyordu olamazsın olamazsın kimse bana yardımcı olamaz artık, diyordu ve bir yerine bir şey batmış gibi bir çığlık atıp kalkıp koşmaya uzaklaşmaya başladı. Adam üzülmüştü, büyük bir sorunu olsa gerek dedi  içinden fakat dudakları da hareket etmişti, sonra yoluna devam etti ilerlerken yolda bir kaç kez aklına gelip düşünmüştü eve doğru gidiyordu. Eve varınca  günün yoğunluğu ile direk yatağa atmıştı kendisini, gidip yatağa kafasına koyduğunda yine aklında o vardı. Çok fazla düşünmeye zamanı olmadan uykuya dalmıştı bile.
Sabah uyandığında çok sıradan bir gündü her şey rutin bir şekilde geçmişti. Akşam olup dün onu gördüğü yerden geçerken aklına geldi tekrar, tuhaf diye düşünmüştü. Kalkıp bir anda gitmesi ve bağırması aklına gelince, neyse ne demişti içinden ve  en ufak bir hüzün duymamıştı bu sefer. Yoluna devam etmiş kendi ufak sıkıntılarını düşünmeye başlamıştı tekrar  eve gidip yatıncaya dek ve  bir daha hiç aklına bile gelmemişti o. 

Abonelik
Bildir
guest
1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Ayşen Altay

O” nun görünmemesi üzerine çok yazıldı. Ama O”nu böyle görmek ve böyle unutmanın yazılması yeni, etkileyici olmuş. Gerçekçi, kısa ve çarpıcı bir öykü.

%d blogcu bunu beğendi: