İstemek içimizde ağaran eksiklikleri parçalara ayırmak gibidir birikimlerimiz arasındaki. Duyumsanmak ister insan yalnızlığında dahi. Etrafındaki kalabalıklarda kimsecikler olmasa dahi herkesin zihninde olmak. Tüm çağlara eşlik ettirmek ister ruhunu. Ruhunuz arzularını isteklerini ve hazzını doğurur. Hatta bazen yalnızlık serzenişlerinden bir süre sonra bir haz dahi yaratabilir insan ve ardından karşıdaki kişi cevap versin bile istemez. İhtiyaçlarını da doğurur insan eksikliklerinde. Eksiklikler insan olmanın kabul edilmesinin baş kuralıdır. Bunca insanın zihninde dönen bunca şeyin nereye gittiğini hep merak etmişimdir. Binlerce hayalden sadece bir elin parmakları kadarının gerçekleşmesine de hep alışmışızdır. Çoğumuzun yaşamak istedikleri hayatları, arzu ettikleri dilekleri, ulaşmak istedikleri gayeleri ve buna benzer kapasitelerinin üretebildikleri oranda istekleri var. Peki içinde bulunduğumuz çağ bunu ne derece karşılamaya meyilli? Çağın istekleri ile bizim isteklerimiz uyuşuyor mu? Birileri için önem arz etmemiz için gereken şeyler hakkında neler düşünüyoruz? Gittikçe yüzeyselleşen ve örüntülerden faydalanan bir evren yaratmaya başlıyoruz birbirimizden.  Herkes yüzünü buruşturarak yalnızlığının tüm enzimlerini tükürüyor gibi birbirlerinin üzerlerine. Gurur, kibir ve önyargı tüm benliklerimizi ele geçirmeye başlıyor. Arzularımız bencillik damarlarında dolaşarak tüm kan dolaşımımızı etkiliyor ve birbirimizden tiksinmeye başlıyor gibiyiz. Algoritmalarla hareket ediyor ve çağın üzerimizde uyandırdığı şefkatsizliği daha çok tüketme ihtiyacıyla doyurmaya çalışıyoruz. Fakat aynı zamanda tükettiğimiz şeyin kendimiz olduğunu da çoğu zaman göz ardı ediyoruz. Şikâyet eden hayatlar aynı zamanda çağın tamah ettirdiği hayatların figüranlığını yapmakta. Tüm arzularımızı çağın önemsizliğine boyun eğdirip daha çok istiyoruz. İstediğimiz şeylerin çağın oluşturduğu ikonlar tarafından belirlenmesine izin veriyoruz. Çoğunluğun tanıdığı insanların yaptıkları şeyleri yaparak arzularımızı dizginliyor ve hayallerimizi bir nebze olsun gösterişe bulayabiliyoruz. Çoğunluğun tattığından ötede diğer tatların hiçbir önemi olmamaya başlıyor. Ve bence bu da gittikçe tatsızlaşan bir dünya doğuruyor. Tüm tatsızlığımızla da olsa isteklerimizle, eksikliklerimizle yani ihtiyaçlarımızla, arzularımızla ve tüm benliğimizle kendimiz olmayı hangi çağda başarabileceğiz?

 

– Kadir CEYHAN

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: