Bir Değil Bütün

Babamlar anlatıyor; çok değil elli yıl kadar önce, köyde kimin bir işi olsa koşup yetişirlermiş. Kendi işim olsa bu kadar yormazdım kendimi diyorlar sürekli. Aklım almıyor, başkasının işi için yorar mı insan kendini? Kendi işinden önce tutar mı hiç? Meğer dünya değişmiş, meğer dünyayla birlikte bizler de değişmişiz. O yüzden olacak ki aklımın kalıplarına sığdıramıyorum, dünden bu güne nasıl bir devrim, nedir bu ivedilik?

Yahu biz hep tarihimizle övünmedik mi? Hani komşumuz aç iken tok uyuyan bizden değildi?  Hani bir elin verdiğini diğer el görmezdi? Boşuna mı okuyoruz tarihimizi, nerede çıkardığımız dersler?  Nerede yoksulu zengin, aç milleti tok kılan Bilge Kağan’ın torunları?

Çağ atladık; yeni bir çağ, bambaşka, çok başka adını ne koymalı? Çıkar, menfaat, fayda?  Herkes kendini ve o anı düşünüyor. Karnım doysun da… Başkaları pek de önemli değil. Çünkü ona dokunmayan yılanın başkasına dokunması kimsenin umurunda değil. Robot değiliz; duygularımız var, irademiz. Boşuna farklı değiliz ki ondan! Ama neden robot gibi davranırız. Anlamam. Tepkini koy ortaya her şey siyaset, spor mu? Aç kalanları düşün; su alan botları, yırtık montları.

Nasıl bir nesil yetiştiriyoruz bakın, hepimiz Avrupalıyız hepimiz eşitlikçi, liberal… Elimizde son model telefonlar… Hepimiz diyorum çünkü hepimiz bunu görüyoruz altın yaldızlı aynamızda. Bir de arkası olduğunu unutuyoruz o aynanın, çok masumuz unutuyoruz, görmüyoruz değil unutuyoruz,  utancımızdan değil (!)  O unuttuğumuz aynanın arkası da var duvara yaslı, kendisi yaslı, soğuk, karanlık, toz duman…

Torunlarımız olmayacak mı bizim? Ne anlatacağız onlara? Ne öğreteceğiz? Dede, nine siz ne yaptınız, kime menfaatsiz çalıştınız, yoruldunuz denildiğinde nasıl cevap vereceğiz? Artık aklı başında gençler değil miyiz? Şu an neden dönüm noktamız olmasın? Yıllarca hep kendimizi düşündük. Ne oldu çok mu zenginiz, çok mu neşeli? Allah razı olsun, denildiğinde tüm yorgunluğumuzun gittiği bir gençliktik biz. Menfaatlere bağlı, duyguları ölmüş değiliz. Sadece farkında değiliz olanların. Dünya bizim etrafımızda dönmüyor. Çıkalım bakalım şu dünyaya bir de aydan. Herkesi görelim, kendimizi unutalım, duygulanalım, ağlayalım…

Fark etmenin zamanı gelmedi mi içindeki cevheri? Seni de mutlu etmez mi kanadı kırık bir kuşu beslemek, bir tohumla bir ağaç dikmek? Gelin bırakalım şu bilgisayarları, tabletleri. Çamurdan araba yapmaya geri dönelim. Kıymetini bilelim ekmeğin, elbisenin, barışın, huzurun. Yetmez! Paylaşalım, el verelim yoksulluğa, çaresizliğe, tükenmişliğe… Yanında ısınalım yetimlerin, aynı sofradan yemek yiyelim, başını okşayalım öksüzlerin. Bir kere de zamanımız gitsin bakalım, boşa gitsin zamanımız. Para kazanmayalım, zengin olmayalım. Bir gün de mutlu edelim. Yarının, tertemiz gençliğinin mayası biz değil miyiz? Kalkalım mı artık? Geç olmadı mı? Uykumuz açılmadı mı? Gözlerimizin mahmurunu yıkamıyor muyuz her sabah?

Avrupalılaşmak, çağdaşlaşmak birlikle, bütünlükle olur. Tek ve gruplar halinde bir ilerleme düşünülemez. Toplum denilen yapı, insanları bir bütün olarak ele aldığından sınıflar halinde gelişim toplum arasında ayrılıklara neden olur. Bu ayrılıkları ortadan kaldıracak olan da biz genç nesiliz. Toplumun ileriye gitmesi için hep birlikte adım atmalıyız. Bu yolda yorulanlar, ezilenler, pes edenler olacaktır. Yapılması gereken el verip bilfiil hareket etmekle mümkündür.

Sami Buğra KÜPÇÜK

Abonelik
Bildir
guest
1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
kemal kılıçdaroğlu

böyle yetenekler görmek güzel

%d blogcu bunu beğendi: