Bu yazı sizlere mutlu olmayı, hüzünlenmeyi, eğlenmeyi ya da benzeri sivri duygular yaşatmayı vadetmiyor. Bu yazı sadece onu yazan kişinin anlatmak istediklerinin bir kısmını sizlere iletmeyi amaçlıyor. İki büyük usta hakkında konuşmayı, onların size anlatmaya çalıştıklarının çok ufak bir kısmını tekrar hatırlatmayı ve belki hepinizin defalarca izlediği, dinlediği bir performans üzerinden sizlere hissettiklerini, düşündüklerini aktarmaya çalışan bir insanım sadece. Ben bir edebiyatçı değilim, yazar hiç değilim ama sizlere bu yazıyı ben yazdım çünkü yazılması gerektiğini düşündüğüm bu yazıyı başka hiçbir yerde okuyamadım. Bahsedeceğim performans, Cem Karaca ve Barış Manço’nun eşsiz bir Aşık Veysel eseri olan “uzun ince bir yoldayım” performansı. Cem baba ve Barış abi. Onlar hakkında yazılması, çizilmesi, anlatılması gereken o kadar çok şey var ki…Keşke onlar gibi yetenekli birer müzik dehası olabilseydim de onların tüm hayatlarını, dünyaya dair vaatlerini, sevdalarını, hüzünlerini anlattıkları gibi onlara olan saygımı ve aynı büyüklükteki sevgimi birer şarkıyla anlatabilseydim. Onlar şarkılarında kendilerini anlatıyorlardı. Düşüncelerini, yaşadıklarını, başkalarının haklarını bile yazdıklarını savunuyorlardı. Burada “eskiden böyleydi ama şimdi böyle” diye karşılaştırmalar ve kötülemelerde bulunmayacağım çünkü artık onlar yok. Onların olmadığı bir piyasayı, onların olduğu zamanla kıyaslamak pek haklı bir kıyaslama olmaz diye düşünüyorum. Ben de mevcut durumdan memnun değilim şahsım adına ama maalesef buna bir çözüm bulabilecek birkaç güzel insan artık aramızda değil. Söyledim ya ikisi için de ayrı ayrı sayfalarca şey yazılabilir ama ben bu hakka sahip olmamam gerekçesiyle sadece size vadettiğim performans üzerinden bir iki kelam edeceğim.
Barış abi ve Cem baba başta siyaset olmak üzere çeşitli konularda fikir ayrılıklarında bulunmuş ama yine de dostlukları baki kalmış iki büyük usta. Cem baba bu durumu Barış abimizin zamansız ayrılışı ardından düzenlenen ve onun hakkında sorulan bir soruya verdiği cevabı şu cümlelerle sonlandırıyor:
“Bir meslektaşım, dostum, kardeşim. Çeşitli konularda anlaştık, çeşitli konularda anlaşmadık ama Türkiye gerçeği ve Türkiye’de müziğin nasıl yapılması gerektiği konusunda o kadar mükemmel bir asgari müşterek yakalamıştık ki sanıyorum bu bizden sonraki kuşaklara da kalacak ve Barışın şarkıları yaşayacak.” Cem babanın haklılığı üzerinden şunu sormak istiyorum, neden bu hale geldik? Onlar ters düştükleri konular bulunmasına rağmen bir araya gelip bu harika ve ölümsüz performansı bizlere armağan ederlerken biz neden siyaset, spor ve daha nice ehemmiyetsiz konu yüzünden birbirimizi öldürür olduk? Omuz omuza verip “iki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece” diyebiliyorlar ama Cem babanın bahsettiği “sonraki kuşaklar” bunu başaramıyor. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak, birbirlerine olan saygılarını yitirmeden ama aynı zamanda sahte ve yapmacık da olmayarak, fikir ayrılıklarının, farklılıkların sanılanın aksine iyi bir birleşme noktası olduğunu bizlere gösteriyorlar ve tüm o fikir ayrılıklarına, farklılıklarına rağmen dostlukların devam edebileceğini, bu durumda birleşmenin bölünmekten daha kolay olduğunu, olması gerekenin bu olduğunu bize gösteriyorlar. Bize anlattıkları tüm şeylerden sonra bir de bunu gösteriyorlar ve bizler buna uymak şu yana dursun farkına bile varmıyoruz. Savaş karşıtı olmayı, çocuklara değer ve sevgi göstermeyi, işçiyi, fakiri, garibi korumayı, güçsüzün yanında olup güçlüye karşı savunmayı,bu dünyadan kimsenin mal ile göçmeyeceğini, vatan sevgisini, şairlere saygıyı, seviyeli bir şekilde aşık olmayı ve hatta birini eleştirirken,yaparken bile zekice ve ahlak çerçevesinden sapmadan bunu yapmayı bize anlattılar, gösterdiler. Hayatları boyunca müziği başka bir yere taşımak için çalıştılar ve nitekim taşıdılar. Şu an aynı yerde olmayabiliriz ama onlar sadece o zamanın değil şimdinin insanları için de birçok şey yaptılar. Ne yazık ki o performansta gösterdikleri şeyleri göremiyoruz. Hala insanlar birbirini öldürüyor, sapkınlıklar yapıyor, sevdalar git gide seviyesizleşiyor, herkes güçlünün yanında kendine bir yer bulmak için çabalıyor, ahlak çerçevesinden bihaber olan insanlar başkasını eleştiriyor. Farklılıkların ne kadar güzel olduğunu, dostluk için, bir olmak için, kardeş olmak için engel olmadığını hatta ve hatta bizi biz yapan o farklılıklarımızın bizlere kattığı güzelliği görmek bu kadar zor değil. Yapabilecek olsam tablolaştıracağım bir fotoğraf karesi bize her şeyin açıklamasını yapıyor sadece fotoğrafa bakın hatta o performansı izleyin ve tekrar düşünün neden bu hale geldik? Neden birlik olamıyoruz?
… Cem baba ve Barış abi sizler yoksunuz ya bilmiyorum ne haldayız?
Emirhan ŞİMŞEK