Sis Dergi Mayıs-Haziran, 2025 sayısında Koray Erdivanlı’nın üç güzel eserini masaya yatırdık. Erdivanlı, 1975 İstanbul doğumlu bir yazar. Lakin, farklı tarzlarda ve türlerde verdiği 5 farklı eserle oldukça üretken bir zihni olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nitekim bu üretkenlik şiir ve öykü dalında aldığı çeşitli ödüllerle de karşılığını bulmuş.

 

Duygu Kovanı

Erdivanlı’nın dosyamıza konu olan ilk eseri “Duygu Kovanı” adlı öykü kitabı. Erdivanlı, gündelik hayatın içinden, sıradan insanlar için sıradan gibi gözüken ancak hassas bir yürek taşıyanlar içinse sıradan olmaktan oldukça uzak olayları konu edindiği öykülerinde adına modern zamanlar dediğimiz çağımızda özlem duyduğumuz insani taraflarımızı irdeliyor çoğunlukla. Aile ilişkileri, çocukluk, komşuluk, arkadaşlık, merhamet, sevgi gibi sıcak kavramlar etrafında dönen, gerçek insanların öykülerini okuyoruz. Yazarımızın, yalın ve anlaşılır dili, muhtemelen kendi hayatından ve çevresinden ilham aldığı nahif karakterler marifetiyle okuru kah doksanlarda bir mahalleye, kah bir sokak arasına götürüyor. Çocukluğun, doğa sevgisinin, saf arkadaşlığın yahut çocuk ebeveyn ilişkilerinin yalın gerçekliğinde sıcacık öyküler bunlar. Farklı insan tipleri, olaylar ve mekanlar üzerinden farklı duyguları ve deneyimleri duyumsamak için oldukça güzel 8 öykü var bu eserde.

 

Dantelli Tuzak

Dantelli Tuzak ise, yazarın ilk romanı olmasına rağmen güçlü bir anlatım sunuyor. Roman, ana karakterin geçmişe özlemi, ticari ahlakı ve ailesinin önemini konu alıyor. İstanbul’un eski zamanlarına duyulan özlemden ve pul koleksiyonculuğundan detaylıca bahsediliyor.

Roman, ana karakterimiz Berkant’ın ‘’yaşam rehberi’’ olarak adlandırdığı dedesinin vefat yıldönümünden ötürü buruk hissetmesiyle başlıyor. Karakterimizin sıradan olmayan bir günlük zaman dilimi içerisinde başından geçen olaylara değiniliyor. Gününe dede yadigârı ‘’Sunay Filateli’’ dükkanında başlayıp yine burada bitiren Berkant, işini dedesinin öğrettiği ahlâk çerçevesinde sürdüren bir tüccar ve aynı zamanda bir koleksiyoncu. Çok geniş kesimden arkadaş çevresine sahip, birçok kişiye ahbaplık ediyor ve gün içerisinde dükkanına gelenlere vakit ayırmaktan asla çekinmiyor. Filateli konusundaki hassasiyetine de bu konuda edilen sohbetlerde sık sık değiniyor.

Hikayenin en dikkat çekici noktalarından biri, Berkant’ın bir internet sitesinde bir pulun değerinden fazla fiyata satılmaya çalışıldığını fark etmesi ve yaşamını adadığı pul tüccarlığı ve değerleri doğrultusunda olan mücadelesi oluyor. Romanın sonunda görüyoruz ki ana karakterimizin mücadelesi içini ferahlatan bir sonuca varıyor. Bu sonuç bana haksız insanlar karşısında yapabileceğimiz bir eylem, savunabileceğimiz bir sözümüz varsa dik durmamız gerektiğini öğütlüyor.

Kitapta dikkatimi çeken iki nokta var. Birincisi, yazarın romanında detaylı betimlemelere sıkça yer veriyor olması. Bu bazı bölümlerde anlatımı ağırlaştırıyor. İkincisi ise ana karakterin, gündelik sohbetlerinde filateli ve başka konular hakkında uzun uzun bilgiler paylaşıyor olması. Bu anlatımlar, sohbetleri biraz fazla ciddi hale getirmiş olabilir. Bu konuda sadeleşmeye gidilmesi, okuyucuya kendini gerçekten sohbetin içinde hissettirebilirdi.

Sonuç olarak, Dantelli Tuzak, değerleri olan bir insanın hayatından örnekler vererek hem maddi çevredeki bozulmayı hem de insani değerlerin kayboluşunu ele alarak geçmişin daha saf ve doğruluğun daha gündemde olduğu zamana özlemimizi artırıyor.

 

Gümüşpetek Yangını

Koray Erdivanlı’nın Ağustos 2024’te kaleme aldığı Gümüşpetek Yangını kitabı polisiye severler için sürükleyici ve şeffaf bir kurgu sunuyor okurlarına.

Yazar güçlü ve idealist bir ana karakter çiziyor bizler için. İzmir’de başarılı bir polis olan Bora Karaçaylı görevinde disiplinli ve çalışkan bir insandır, yeni görev yerinin İstanbul’da başlamasıyla kitabın ilk sahneleri başlar.

Yazarın bir röportajında da belirttiği gibi kendisi gerçekten de ilham aldığı Aziz Nesin’in sade dilini ustalıkla kullanmıştır. Hatta dil o kadar sadedir ki yaş aralığı olarak küçük yaştaki insanlara da hitap eder. Bu okuyucu kitlesi olarak geniş bir yelpazeyle tanışmak için yeni yazarların avantajı olsa gerek. Karakterler arasındaki bağ güzel işlenmiştir. Ana karakter dışında diğerlerinin motivasyonundan çok bahsedilmese de 149 sayfa boyunca Bora Karaçaylı’yı polislik mesleğine iten asıl motivasyonu görebilirsiniz. Geçmişte yaşadığı acılara ve anılara sırtını dönmek yerine bunlardan beslenerek hayatını bir mesleğe adayan idealist karakterimiz zorlu bir dava üzerine çalışmaktadır. Ünlü Yontucu Yıldıray Gökdemir’in evinde ölü bulunması ve aynı zamanda evinin yanması etrafında şekillenen eserde bir polisiye romanının asıl destekleyici unsurları olan; Merak, ipuçları, suçlular ve kurbanlar arasındaki yansımaları bu romanda bulabilirsiniz. Karakterin mesleğine olan tutkusu güçlü yanlarını temsil etse de yazar, karakterin güçlü olduğu kadar zayıf yanlarını da işin içine koyuyor. Bu da bize mesleğinde güçlü bir profil de olsa insani yanını kaybetmemiş bir İstanbul beyefendisi çiziyor.

Kitapta en çok sevdiğim diğer şey, yazarın İstanbul’la ilgili güçlü mekânsal ve dönemsel gözlemlerini ve müzik bilgisini okuyucularından esirgememiş olması. Bir polisiye romanında her zaman rastlamadığımız şehrin karakteristik yapısına ait bilgiler bu eseri oldukça zenginleştirmiştir.

Kitapta güçlü toplumsal mesajlar bulamasam da kafamda çınlayan bir söz oldu Bora Karaçaylı’yı okudukça: ‘Unutma, unutursan yetim hatıraların kalır.’ Çok sevdiğim Şahsiyet dizisine benzettiğim bu motivasyonla kalmak istiyorum biraz. Vaktinden önce gidenler için tek başına aranan adalet arayışı suç mudur? Yoksa her suç içinde biraz bağışlanma mı içerir? Adaleti beklemek mi daha doğru olur yoksa kendi terazini kurmak mı? Agah Beyoğlu kendi terazisini kuranlardandı. Başkalarının ölümünü hatta cinayetini hatırlanır kılmak için. Peki Bora Karaçaylı hatıralarının kurbanı mı olacak yoksa iç çatışması bir son bulacak mı? Kitap size bu soruların cevabını olduğu gibi verir mi bilmiyorum ama bu soruları sordurması da yazarın bizden birini bize sunabilmiş olmasının en büyük kanıtı bence.

Yer yer havada kalan, karakterlerin asıl düşüncelerini tartamadığım çok zaman oldu. Ayakları ve tonu yere tam sağlam basmayan bir kitaptı benim için. Ama şunu gönül rahatlığıyla söylemek isterim ki, bu vakumluk hissine rağmen kitabın sonu beni polisiye romanına yaraşır bir şekilde ters köşe yaptı. Nabzın arttığı ve düştüğü yerlerdeki geçişler yüzeysel olsa da nüansları çok tatlıydı.

Karakterleri, hikayesi, tonu çok durgun ama derin bir denizdi görmeyi bilene bu kitap. Sevgili yazara kalemi ve sesi için çok teşekkürler.

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments