30 yıl bekledim camın önünde
Cam güzelini, begonyayı, kalençuayı
İlkini 30’umda aldım
Kadınlardan.
Yeni bir çiçek filizlendi göbeğimde fascia dikişinin ortasında
Adı;
‘hanım göbeği’
Göbeğimin balkonlarından sarkıtacak filizlerini,
Uzamayan saçlarım ve salamadığım köklerim niyetine.
‘Niyet ettim kendi rızamla dikiş dikmeye’ diyerek
Overlook ve sülfileri de temiz işledim kara olmayan makinalarda
Dikişlerim eşe dosta telgraf gibi
Öyle ki geçen altı ayda pek çok telgraf çektim kendime
Bol telkin ve vaaz içerir
Hepsini çerçeveletip duvara astım, ezberden okuyayım diye
Eşraf ezberleri bir, iki, üç…
Kelimeler değişse de mutedil aynı;
Bana ‘bahşedilenler’ sokak merdivenlerinde sakız oldu
Benim ise anne yadigarı: ‘Sağ elin verdiğini sol el duymasın’
Duymasınlar!
Ne iç’e akıttıklarımı, ne ellerimin seslerini ne de merdiven tırmanırken ki soluklarımı
Kerat tablosu gibi öğrendim ‘Sessizin Payı’[1] olmayı
Dilimde mavru bir tat bıraktı, sessizlik.
[1] Nurdan Gürbilek’in Sessizin Payı kitabı