Sevgili tanrım
beni insanlara paspas yapmaya karar verdiğin
bunun böyle olmasının doğru bir fikir olduğunu
ilk düşündüğün an
muhtemelen ben yoktum
muhtemelen annem ve babam
resmen birlikte iki yalnız olarak
farklı yanlışları başkalarıyla yapıp
aynı doğruları birbirinden bekliyordu.
Sevgili tanrım
hüzün sızan o tek gözlü ve yaşlı evde
başımdaki yorgun yüzlere gözlerimi açtığım
on dokuz haziran doksan üçte
kırılacak kalbimin yazgısına ağlarken
şimdilerde bana zırh olan gülümseyişle
sen de oradaydın.
Sevgili tanrım
yılların rüzgarında şakaklarımla devrilirken
ben kaç ağaç gölgesinde
kaç yaz ıskaladıysam ellerim ceplerimde
tebessüm sıkıştırıp şu yüzümün cümlesine
inkar ve isyan sızmayan
leş kalbimin en temiz yeriyle
seni andım.
Sevgili tanrım
derdi bir bana sandığım dünya
üzerime kötü niyetleriyle
güzel sözleriyle, tebessümleriyle
yalnızlığıma ortak insanlarıyla geldikçe
kalbi kaç parça adamlardan oldum.
Şimdi soruyorum sevgili tanrım
zindanında özgür olduğumuz dünyanın
yirmi sonlarıncı yazında
bu kırık kalbimin
bu hale gelmesini sağlayan
kalp kıran dilleri
sen bahşetmedin mi bunlara?