Siyah etekli adamlar, dikilirdi başımızda.

Çocuklar oyun oynarken parkta,

Ölü bir ihtiyar, beklerdi gelin olmuş kızını.

Biz ise ağaç kavuğundan izlerdik dünyayı.

Siyah etekli adamlar, üşüşürdü başımıza.

Leşçe üşüşürdü.

Hırçın ve acımasızca…

Sense asker suratına yakışmayan,

Ağarmış sakalınla,

Şafak vakti kaybolmalarınla,

Kararmış bir çift göz bırakırdın elime.                            

Bense onlarla ağlardım, katman katman.

Apansız bağırırdı,

Siyah etekli adamlar.

Gardiyanların aileleri olur muydu?

Yoksa tutsak yürekler; neden vurulmasın ki,

Sakat atlar misali.

Anlamazdık,

Hissedemezdik,

Sezmeye zaman bulamazdık belki de.

Birbirimize ne kadar yabancılaştığımızı…

Ayrılırdık.

Eskisi gibi

                                                   Siyah

                                                              Etekler

                                                                          İçinde…

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: