Sıcak nefesini aya üfledi

Çatlamış cam buğulandı,

Senfonik bir şiir; nemli, ıslak silueti

Son düşlerin orkestrasına

Şeflik edercesine, dalgın çocuk…

 

Yaşanmışları fısıldayan gazete sayfaları

Pencerenin yeşil kırık pervazına iliştirilmiş,

Sihirli parmaklarıyla cama bir şemsiye çizdi

Teldeki kırlangıç ıslanmasın,

Bulutu çekti ay üstüne

Küçük prens üşümesin,

Usulca araladı pencereyi 

Buyur ettiği ışık huzmesiyle

Dans edercesine, dalgın çocuk…

 

Arapça bir şiir yazdı

Siyah geminin koynundaki mavi güvertesine,

Çingene kızın bakışları rıhtımından

Sinbad’ın sekizinci yolculuğuna,

Olmamış, olmayan, olur mu bilinmez bir ülkeyi

Kirpikleriyle sararcasına, dalgın çocuk…

 

Tedirgin bir ses duyar

“Bu çocuk çok dalgın, hasta mı acaba”

Pencereye döndü

Güneşe karşı uçan yarasayı gördü

Martı jonathan livingstonu hatırladı

Ve yarasaya haykırdı

“ben hasta değiliiiiiiiim hayalperestimmmmm

Hayallerin dalgıcıyııııııııım”

Sessiz çığlıklara vokalistlik edercesine, dalgın çocuk…

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: