Çarmıhına yükleyip sırtına tam üç kez düşerek

-İlki annesini gördüğünde

İkincisi öğrencilerini gördüğünde

Üçüncüsü sevgilisini gördüğünde-

Kederin yokuşundan gülüyle tırmanan İsa geçti.

Ellerinde kuyunun adresi düşmeye Yusuf,

Denizler boyunca “O” balığı arayan Yunus geçti.

Gözlerinin çıplaklığı bir gömlek hasretiyle kapanan Yakup,

-Oysa aynı gözler güreşirken Tanrı’yı alaşağı etmemiş miydi?-

İçinde biriktirdiği onca hüzünden olsa gerek

Şöyle bir üflese bütün ateşlere kafa tutabilecek İbrahim geçti.

Ancak hiçbiri çocuğum,

Değil bunların hiçbiri!

Göğsün minareleri, kandilleri parlasın diye

Boydan boya sarılsın istiyor geceyi.

Aylardan Ramazan ve bir de mahya göğsünde:

“Bu çarpıntılı yüreğim

Başka bir denizde boğuluyor.”

 

Hiçbiri çocuğum,

Hiçbirinin arkasından bu taşra sarayını

“Geçemedi” diyemezsin.

Hepsi bir şekilde bu tozlu yollardan

Partizanca ve biraz teokratik de olsa

Geçmeyi bildi.

Belki de sırf bu yüzden çocuğum;

Sırf biz hurdahaş bir umutla

Geçemedik diye erguvan çiçekleri altından,

Hatta ihanet öpücüğünü verip

Asılamadık diye o erguvan ağacı dallarına,

En çok da çocuğum;

Koltuğumuzun altında bir yaprak sevgiyle

Giremedik diye aynı çatı altına,

Ne senin şiirden damıtılmış dokuların

Birer peygamber;

Ne de benim saçların ışığında kavrulan şiirlerim

Birer kutsal kitap.

“Artık ellerimden bir katliam tutsun!”

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: