Kulakları kanatırcasına acıtan sesin ardından kalpleri bir dibi görünmeyen kuyuya düşürürcesine rahatsız eden his belirdi. Hiçbir şeyden haberi olmayan halkın bedenindeki acı ruhun sızısına bıraktı kendini. Halk bu kadar şiddetli sancının neden olduğunu anlamak için çırpınırken kendini istemsizce dışarıya attı, meydana koşuşturdu.  Sakallarının yarısı paslı yarısı beyaz olan korkutucu yaşlı adamı gördü halk, yaşlı adam en yüksek tepeye kanlı elindeki göz alan ateşten hançerle çıkıyordu. Halk hiç bir şey anlamadan bir büyünün etkisine kapılırcasına yaşlı adama bakıyordu. Halk birden daha önce hiç koklamadığı duyuyu ölümün kokusunu duyumsadı. Koku yayılırken yaşlı adam kanlı ve hançerli elini havaya kaldırdı ve işkence eden o sözler ağzından çıktı.

Yaşlı Adam: Seni tutan zincirlerin ucu yine senin elindedir. Özgürlüğün için bırakmak gerekliliği en azgın şeklinde kendini belli etmiştir. Başınız kalksın evlatlarım göğe bakın gördüğünüz o ışık benim eserimdir. Aydınlanma vaktidir.

Halk hiçbir şey anlamadan göğe bakıyordu gerçekten de göz alan bir ışık vardı.

Yaşlı Adam: Hiçbir şey anlaşılmayacak değildir söylediklerime inanmak benim kanlı ellerim kadar temiz ve berraktır. Kaldırın kafanızı benden korkmayın ben sizi süründürecek, canınızı yakacak, çirkinleştirecek ve sizi içten içe çürütecek olanı hiçliğe teslim ettim.

Halk içlerindeki bu huzursuzluğun nedenini anlamaya çalışıyordu.

Yaşlı Adam: Ben bugün aşkı öldürdüm onu bir yokluğa gönderdim artık güzellik ile neşelenin bugün şenlik içinde ruhlarınız dans etsin.

Halk aşkın ölümüne şaşırmış bu durumu güzellik olarak görmüyordu ve neşelenmemişti ruhları fakat sırtında taşıdığı yükten kurtulmuş gibiydi.

Gökteki aydınlık giderek artmaya başladı bin tane şimşek aynı anda belirmiş gibiydi. Işığın içinden bir şey gözüküyordu halk dikkatlice bakıyordu ama ne olduğunu anlayamıyordu. Işığın içinde sanki bir doğum gerçekleşiyordu. Beklenmeyen bir anda gözleri alan ve herkesi kendinden geçiren aşk ışığın içinde daha aydınlık bir şekilde belirdi. Artık hiç kimse bu yaşlı adamın söyledikleri ile ilgilenmiyordu ve o sözü söylüyordu mucize.

Evet bu bir mucizeydi az önce öldüğü söylenen aşk sanki hiç yara almamış hatta eski halinden daha güzel şekilde gözlerinin önündeydi. Arp üzerine çekilmiş tellere dokunan o güzel ses kulakları mest etmeye başladı.

Aşk: Ben ki sizin için Âdemden önce yaratılmış etten kemikten olmayan en değerli varlığım. Beni inkâr etmeyiniz ve beni unutmayınız. Benim aydınlattığım ışıkla yol alınız.

Son sözünden sonra kalabalığın üzerine bir ışık, yağmur yağarcasına döküldü. Yağan bu ışık tanecikleri halkın bir kısmını kör etti, bir kısmını delirtti, diğerlerine ise ne olduğu anlaşılamadı belirsizlik içinde kayboldular.

Aşk döndü ve yaşlı adama şu sözlerine başladı.

Aşk: Ben ki herkesi inandırırım kendime süslü laflarla uğraşmadan, beni görmesi yeterlidir insanoğlunun mucizelerim yeterlidir inanmaları için.

Yaşlı Adam: Sana inanlar ya delirdi ya kör oldu diğerlerine ise ne olduğu anlaşılmadı.

Aşk: Benim mucizelerim her zaman herkesi mutlu etmez. Ben yerini ve zamanını seçemediği anda veririm ona ışığımı kimisini bu ışık kör eder kimisini bu mucize delirtir kimisini ise senin ve benim bilmediğim belirsizliğe bırakır.

Şu sözleri hiçbir zaman unutma yaşlı adam;

Aşk: Benim mucizelerim kimini zehirler kimini ise şifaya kavuşturur.

 

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: