– Ben bu gülüşün altında bir şeyler yattığını tahmin edebiliyorum. Neler karıştırıyorsun yine o telefonda.

– Hani halam geçen gün bir şey anlatmıştı ya, 90’larda rastgele bir numara çevirip birbirlerini işletirlermiş.

– Eee!

– Hadi biz de yapalım. Arayalım birini saçma sapan şeyler söyleyelim, karantina stresini atıp güleriz biraz.

– Saçmalama! Kelli felli birine denk gelirsek ne yapacağız. Ben daha dün on sekizime girdim, uğraşamam valla karakollarda.

– Ben üç yıl önce girdim on sekizime sevgili kız kardeşim, o öyle sandığın gibi bir şey değil. Bir şey olmaz, hadi be Buse korkaklık etme de eğlenelim biraz. Bak çeviriyorum bir numara.

– Yaa saçmalama Berke, durur musun lütfen! Ben tek kelime etmem valla.

– Çalıyor bile, artık çok geç.

– Alo!

– Alo, hanımefendi merhaba. Ben halı yıkama merkezinden arıyorum. Üç tane lahmacun siparişiniz varmış da…

– Yanlış aradınız galiba beyefendi.

– Yok hanımefendi kesinlikle yanlış değil, Mahmut değil mi sizin adınız.

– Gidin dalga geçecek başka birini bulun be..

– Yaa Emre, yapma şöyle şeyler. Karnım ağrıdı gülmekten. Hadi birini daha arayalım.

– Tamam, bu sefer sıra sende. Al çevir bakalım bir numara.

– Alo, merhaba beyefendi.

– Merhaba ablacığım, buyurun.

– Ben güzellik merkezinden arıyorum da yüz liralık cilt bakımı kazandınız, kullanmak ister misiniz?

– Yok ablacığım, cildim son derece ışıltılı.

– Peki beyefendi iyi günler dil..

– Bir dakika kapatmayın lütfen. Şu karşı binamdan çok şikâyetçiyim.

– Nasıl beyefendi anlamadım.

– Karşı binamdan diyorum, karşı binam derken beton yapıdan değil içinde yaşayan betonlardan şikâyetçiyim.

– Güzellik merkezimizin böyle bir hizmeti yok ki beyefendi.

– Olsun, ben yine de şikâyetçiyim.

– Neyinden şikâyetçisiniz?

– Kimin?

– Karşı binanızdakilerin işte.

– Haaa, bunlar binanın dışına bir led döşemişler. Gece vakti ışıl ışıl bütün bina parlıyor. Yazık değil mi?

– Neye?

– Elektrik parasına.

– Evet, bence de yazık. Sence de yazık mı Emre?

– Emre kim?

– Kardeşim. Ona göre de yazıkmış.

– Emre’yi boşver şimdi. Üniversitenin oraları bilir misin?

– Bilmem beyefendi, hangi üniversite?

– Hah! İşte üniversitenin orada bir ışık var bildin mi orayı?

– Yok vallahi bilmiyorum.

– O ışıkların altında hep küçük çocuklar bekliyor, yalın ayaklar bir de. Bir iki lira verince öyle mutlu oluyorlar ki görmeniz lazım.

– Üzüldüm şimdi beyefendi.

– Kime?

– Çocuklara işte, anlattınız ya.

– Ha evet ben de üzülüyorum. İşte o beton kafalıların beton yapılarındaki led ışıkları söküp parasını bu çocuklara vermek istiyorum. Sorar mısın bana yardım eder mi?

– Kim?

– Kim olacak Emre işte, kardeşin. Demin yanındaydı ya.

– Beyefendi, artık kapatmam laz…

– Dur dur kapatma, gelmesin ne yapalım. Tek başıma yaparım bende. Gönlüm razı olmuyor çünkü.

– Neye?

– Işıklar altındaki hayatlara. Bir ışık altında biri bir lokma ekmek ararken diğerinin diğer ışık altında keyfe keder para saçmasına gönlüm razı olmuyor. Birinin bir ışık altında parlak hayalleri yok olurken diğerinin diğer ışık altında ihtişam ışıltılarıyla caka satmasına gönlüm razı olmuyor işte. Ne kadardı?

– Ne ne kadardı beyefendi.

– Güzellik merkezinden kazandığım hediye çeki diyorum, ne kadardı?

– Kızım niye kapatıyorsun telefonu yaa, ne güzel anlatıyordu adam!

– Bırak Allah aşkına Emre, gülecek hâl kaldı mı sende?

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: