Osman astsubay, 5 yaşındaki, down sendromlu oğlu Umut’a tezgahın üstünden aldığı kıpkırmızı elmayı uzattı. ‘’Bu elma çürümeden geleceğim.’’  Zorlu görevine çıkmadan son kez böyle sarılıp avutmuştu babasından ayrılmak istemeyen oğlunu. Biricik oğluydu Umut, umuduydu onun. Umut dünyaya geldiğinde Osman astsubay 37 yaşındaydı, karısı Tuğba da 34. Tam on sene denemedikleri doktor, üfürtmedikleri hoca kalmamış en son denemelerinde, artık umutlarını yitirmişken, Umut olmuştu.

 

Umut, oldu olası sessiz bir çocuktu. Babası evde onun konuşması için çeşitli oyunlar oynardı. Babasının gidişiyle Umut yeniden sessizliğine bürünmüştü. Çok gerekmedikçe konuşmuyor, gününün büyük kısmını camda, evin önündeki çakıllı yolu gözetleyerek geçiriyordu. Babasının giderken bıraktığı elmasına ise gözü gibi bakıyordu. Osman astsubay üç gün sonra dönmek üzere gittiği görevden hiç dönemedi. Onun yerine şehit haberi gelmişti eve. Umut’a hiçbir şey belli edilmedi. Bazı günler sorardı Umut ‘’Anne üç gün ne zaman biter?’’   O üç gün hiç bitmedi. Osman astsubay o yolda hiç görülmedi. Umut, beklemekten hiç vazgeçmedi ve o elma hiç çürümedi.

 

Annesi Tuğba her gece Umut uyuduktan sonra elmayı yenisiyle değiştiriyordu. Bu durum bu şekilde aylarca devam etmişti. Umut’un baba hasreti ve suskunluğu ise her geçen gün biraz daha artıyordu. Annesi kendi acısını bir kenara bırakıp oğlunun suskunluğunu bozmak istiyordu. Çözümü ise Umut gibi özel çocuklar için olan bir gündüz oyun evinde bulmuştu. Umut’un oyun evinde bile gözü yolda eli elmadaydı. Bu suskunluğunu ise kendi yaşlarındaki Melis’ten aldığı oyun daveti bozdu. Melisle gün boyu o kadar iyi anlaştılar ki Umut öğretmeninden rica edip ikiye böldürdüğü elmasının yarısını Melis’e vermişti. Daha ilk günden Umut’un böylesine bir gelişme yaşaması annesi Tuğba’yı çok mutlu etmişti. Artık geceleri elmayı ikiye bölüp koyuyordu.

 

Aradan birkaç hafta geçmişti. Umut, babasının hayatında yarattığı büyük boşluğu oyun evinde dolduruyordu. Öyle ki bütün gün arkadaşlarıyla oyunlar oynayıp eğlenceli vakit geçiriyorlardı. Artık oyun evinden çok yorgun dönüyordu Umut. Yine  yorgun geldiği günlerden birinde gelir gelmez uyuyuvermişti. Bu dalgın uyku bir rüyayı da beraberinde getirdi. Rüyasında babasını bir elma ağacının altında gördü. Yanına gitmek için can atıyordu Umut ama nafile başaramıyordu, annesi bırakmıyordu elini. Kan ter içinde uyandı Umut. Hemen başucunda duran yarım elmasına baktı. Elmanın üzerinde nokta kadar bir kararma olmuştu. Umut, babasının sözlerini hatırladı. Bir anlığına sanki elma çürürse babası hiç gelmeyecekmiş gibi hissetti ve paniğe kapıldı. Aniden elmanın kararan bölgesinden bir ısırık aldı. Gözlerinden dökülen iki damla yaşa da engel olamadı. Sımsıkı kapattı ıslak gözlerini. Tekrar babasını görme umuduyla uykusuna döndü. Elmayı değiştirmek üzere odaya gelen annesi ise elmanın ısırılmış olduğunu farketmeden yeni getirdiği yarım elmayı bırakıp ısırılmış elmayı çöpe attı.

 

27.08.2020

 

 

 

SON

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: