Dünyada her şey bir kitap haline gelmek için vardır.’

                                                                                       Stéphane Mallarmé

Anlat Bakalım!

Yatağa girdiği sırada duydu kapının sesini. Birini beklemiyordu. Gidip kapıyı açtı. Yirmili yaşlarında esmer bir oğlan. Bir şey söylemeden içeri doğru yürüdü. Masaya oturup kalemi eline aldı.

Ben Süleyman. Kavruk Süleyman derler bana. Sanki köyde başka Süleyman var gibi… Sanki köydekilerin hepsi akça pakça bir biz kavrulmuşuz gibi… Güneşli bir bahar günüydü. Yeni yıkanmış çamaşır kokuyordu sokak. Elimde bir külah leblebi…

 

 

Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi. Oğlum hadi gel bak baban gelecek şimdi! Sen bu oyundan çık! Al şu parayı kalanını annem verecekmiş dersin bakkala. Ben bir yalan uydurdum. Duma Duma Dum! Hadi baban gelmeden kap gel oğlum sinirlendirme! Bakkal amca burnu kanca! Nerde lan rakı? İnek içti. İnek Nerde? Dağa kaçtı? Dağ Nerde? Yandı bitti kül oldu!’

Kalemi bıraktı. Oğlana böyle olmaz. Sen biraz kafanı toparla gel gibi bir şeyler söylemeyi düşünüyordu. Baktı bir şey söylemesini beklemeden gitmiş. Kağıdı buruşturup attı.

Bir kaç ay sonra yine bir gece yarısı uyumak için debelendiği yatağında duydu kapı sesini. Oydu gelen. Bir şey söylemeden masasına geçti. O sırada gözü oğlanın ceketinin sol koluna takıldı. Boşlukta asılı kalmıştı ceketin sol kolu. Bunu daha önce fark etmemiş olmasına şaşırdı. Kalemi eline aldığını gören oğlan bunu bir teklif kabul edip başladı.

Sol kolum yok benim. Çolak Süleyman derler bana. Sanki köyde başka Süleyman var gibi… Sanki köyde başka çolak var gibi… Her seferinde üstüne basa basa söylerler.

Kötülüklerinden değil ama köylü milleti sever bildiği şeylerin altını çizmeyi.

 

Gülsüm’e de Yetim Gülsüm derler mesela. Köyde birden fazla Gülsüm varmış, diğer Gülsümlerin hepsinin babası sağmış gibi. Hoş ona son zamanlarda başka şeylerde demeye başladılar. Ahmet’in Gülsüm, Mehmet’in Gülsüm, Oynak Gülsüm, Kahpe Gülsüm…
Çocukken kadın hamamına götürürdü bazen annem beni. Sevmezdim suyu da sıcağı da… Gülsüm’ü severdim ama… Kadınlar kızartana kadar derilerini, birbirini çitilerdi. Çürük meyve kokardı içeri. Arap sabunu bile bastırmazdı kokularını. Babamın ağaçtan yaptığı gemiyi götürürdüm yanımda. Kimsenin bizle ilgilenmediği aralarda Gülsüm’ün yanına yaklaşırdım. Doldurduğumuz küçük havuzda yüzdüremeye çalışırdık gemiyi. ‘Sıra ben de sıra ben de’ derdi durmadan. Gemiyi verirken elimi onun eline değdirirdim. – Hangi elimi bilmiyorum tabi… O zamanlar birden çok elim vardı.-Özellikle su sıçratmaya çalışırdım üstüne. Islanan peştamalının altından belli olurdu yeni filizlenen göğüsleri. Uzun kış gecelerine malzeme toplamak gerekti.
Gülsüm’ün göğüslerini bir kez daha gördüm. Bir gece bekçi Hasan’ın evinin arkasındaki çalılıkta. O beni görmedi. Gülsüm dahil beş kişiydi.

Ses etmedim. Sesim gitmişti. Sol kolum gibi o da en ihtiyaç olduğu zamanda beni terk etmişti. Koşup Muhtara haber verebilirdim. Muhtar evde değildi. Koşup bekçiyi çağırabilirdim. Bekçi yerinde değildi. Berber Nuri ve Bakkal Hasan’da o anda olmaları gereken yerde değildi. Hepsi toplanıp benim olmam gereken yere gitmişti. Giderken sesimi de götürmüşlerdi. Eğildim yere. Islak toprak kokuyordu yer. Kan kokuyordu. Et kokuyordu. Kurban bayramının ilk günü gibi… Dünyanın son günü gibi… Ve ben doğrulup koşuyordum. Kırmızı gelincik tarlasında koşar gibi… Ayağımla kesik kolumu ezip geçer gibi… Ezdiğim yollarda yeni kollar boy verir gibi… Çıldırmış gibi… Delirmiş gibi… Amok koşucusu gibi… Sonra çıkartıp üstümdekileri soğuk bir suya anadan üryan dalar gibi…

 

Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi. Oğlum hadi gel bak baban gelecek şimdi! Sen bu oyundan çık! Al şu parayı kalanını annem verecekmiş dersin bakkala. Ben bir yalan uydurdum. Duma Duma Dum! Hadi baban gelmeden kap gel oğlum sinirlendirme! Bakkal amca burnu kanca! Nerde lan rakı? İnek içti. İnek Nerde? Dağa kaçtı? Dağ Nerde? Yandı bitti kül oldu!’

Yazmayı bitirdiğinde memnun bir ifadeyle baktı kâğıda. Katladığı kâğıdı kırmızı bir zarfa koyup arkasına bir şeyler yazdı

.

 

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: