Gökyüzünde danslarını sergileyen martılar ilgi odağı olmuş, denizin üstünde süzülen gemiler ise çıkardıkları dumanlarını semaya göndererek bu gösteriye arka fon olmuşlardı. Bu gösteriden uzakta olan küçük bir aile vardı… Onlar Karen ve Charles birde küçük oğulları Jeff’den oluşan küçük çekirdek bir aileydi. Karen ve Charles’in evliliğinde Charles kendisini hep bir basamak aşağıda görürdü. Karen zengin ve soylu ailenin güzel bir kızıydı.Charles ise kasabada doğmuş, çiftçi bir ailenin oğluydu. Karen, karşısında ezilmek istemeyen onuru Charles’i günde iki işte çalışmaya mecbur bırakıyordu. Ailesi için her şeyi yapabilecek güç Charles’in bedeninde fazlası ile vardı, bir kuşun yuvadan ayrıldıktan sonra tekrar yuvaya geldiğinde kanatları altına neşeli ezgiler eşliğinde yavrularını alması gibi… İki işte çalışmanın verdiği yorgunluğunu ailesini her gördüğünde unutur ve onlar için güçlü bir Charles’i yaratırdı tıpkı bir kuş gibi. Karen ise soylu bir aileden geldiğine kimseyi inandıramazdı bunun nedeni ise zarif davranışları ve burnunu havada tutmayan egosuydu.Tüm herkesi kendisine hayran bırakan bir kadındı fakat ailesi ile, Charles ile olan birlikteliklerinden sonra hiç konuşmamışlardı ailesi Charles’i istemez Karen’i hep daha üstün ve soylu kişilere layık görürdü. Jeff ise babasının yoğun çalışma saatlerinden sitemkârdı, sürekli huysuzlanır, babası ile oyun oynamak isterdi. Fakat babasının eve girdiği zamanlarda uyku vaktinin yarısını geçirmiş olurdu. Ama her anahtar sesini duyduğunda kafasını kaldırır ve uyku sersemi ile babasına seslenirdi babasının ona sarılması ve küçük buseler kondurması ile çoktan yarıda bıraktığı uykusuna yeniden dalardı. Charles ise yarın alacağı birikmiş para ile Jeff’in kaç aydır istediği bisikleti alacaktı. Jeff’in mutluluğunu hayal eden Charles gözlerini bir türlü yumamıyordu, sağ tarafına döndüğünde ise Karen’i görür ve onun uykusunda bile ne kadar güzel olduğunu düşünür dururdu. Bisiklet almanın dışında sevindiği bir haber daha vardı bisikleti aldıktan sonra artık maddi yönden düze çıkacaklar ve iki işte çalışmak zorunda kalmayacaktı. Tek işe düşmesi ile birlikte haftada iki gün tatili olacak ve ailesi ile vakit geçirebilecekti. Yatağında bir sağa bir sola dönüp duran bedeni rahatlayan beyni ile birlikte onu güzel bir uykuya davet etmişti. Sabah olmuş Charles ailesini şaşırtan bir saatte normal iş saatinden de erken ortadan kaybolmuştu. Karen korkmuş ve yan sokakta bulunan ankesörlü telefona koşmuştu endişeleri ve düşünceleri Karen’in kafasını bulandırmış ve oğullarını evde tek bıraktırmıştı. Sıra Karen’e geldikten sonra iş yerini aramış fakat cevap alamamıştı. Korkularının adımlarını etkilemesi Karen’in yürürken bir sağa bir sola yamulan adımlarını ortaya koymuştu. Eve gittiğinde Jeff hala uyuyordu. Kahvaltı hazırlamaya yönelen Karen biraz zaman geçtikten sonra bir bisikletin zil sesinin ısrarla çalıp durmasını duyuyordu. Bu ısrarla devam eden ses Jeff’i yataktan kaldırmış, Karen’i ise balkona çıkartmıştı. İşte Charles, işte aylardır bisiklet almak için yorduğu bedeninin karşısında almış olduğu Jeff’in bisikleti. Karen gözlerini Charles’in bir kez daha iyi ki dedirten kişiliği ile parlatmış ve Kocaman açmıştı, sanki biraz da sulanan gözler desek yalanda olmazdı hani. Jeff mutluluktan babasının boynuna atlamış ve sevinç zıplamalarını her seferinde daha da yükseğe atlayarak gerçekleştirmişti. Bugün ve yarın işe gitmeyeceğini hatta yalnızca bugüne mahsus olmayan bu izin günlerinin her hafta tekrarlanacağını söyleyen Charles bu mutlu haberin karşılığını Kocaman ve sımsıkı bir sarılma ile almıştı. Jeff ısrarla anne ve babasının serçe parmağını tutmuş ve ‘Hadi anne’, ’Hadi baba gezelim’ diye çekiştirip duruyordu. Az sonra hep birlikte yeni bisikletleri ile Jeff’i gezdiriyorlardı ve bisikletin durduğu yerde Karen, Charles’e tüm güzel duygularını gönderiyormuşçasına Kocaman hacimli bir öpücüğü kondurmuştu…

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: