Bilinmez hikâyemi anlatacak ne çok ağaç tanıdım. Gölgesinde oturup da hâl diliyle konuştuğum dostlarım onlar. Çoğu insandan daha az odun… ancak daha gerçek bir ruha sahipler. Kimi zaman gözlerden ırak yüksek tepelerde yalnız bir ağacın yanına varır; önce gövdesine yaslar sırtımı, yapraklarına değen rüzgar marifetiyle anlattıklarını dinlerim.  Ardından konuşurum, dinler; susarım, anlar… O vakit anlarım ki beşer kalabalığında yaşadığım yalnızlık, bir ağacın ikliminde kaybolur. Daha iyi bir dinleyici yoktur ağaçlardan. Derdimi anlayabilir… ki yarası benimkinden derin olsa da daha çabuk kabuk bağlar hep. O kadar dirayetlidir ki ağaçlar, ölüsü de dikilebilir; oysaki ben nefes aldığım halde çoğu zaman sürünürüm. Benden öncekileri de tanır, sonrakileri de… Elbet ben giderim, ağaçlar kalır. Duyduklarını belki başkasına anlatır.

– Oğuzhan OLGUN

 

Abonelik
Bildir
guest
2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Melike

Günümüz insanı dinlemekten çok eleştirmek için nefesini tüketir. Ağaçlar ise bu kalabalıklar içindeki yalnızlığımızı ve dinlenme ihtiyacımızı karşılıyor dediğiniz gibi.. Belki ağaç da bizden öncekileri ve bizim hikayemizi başkalarına anlatır ama… Ancak dinlemeyi bilenler bu hikayeleri anlar gibime geliyor…

Sevil Özsoy

çok güzel fotoğraflar da yazınız da. Ağaçlar dışardan bakınca ne kadar da yalnız görünüyorlar, değil mi? Ama altındaki toprak bize aksini söylüyor; yeraltındaki mantarlar aracılığıyla haberleşiyorlarmış. Yani kendimize benzeterek biz sanmışız ki yalnızlar… Öyle ya da böyle bize şifa oldukları bir gerçek…

%d blogcu bunu beğendi: