Sakinliğimi çalanlar beni deli olmakla suçluyor

Kahlo haklı sevgilim

Protez yürek taksan belki tekrar atar kalbim

Mart menekşeleri,böğürtlen kışı bana iyi gelmiyor artık

Vanya dayım pastoral senfoni veriyor mutsuzluğum şerefine

her işte bir hayır var safsataları yordu beni sevgilim

bayram namazından sonraki kahvaltım da keyifsiz artık

küçük prense ders verecek gücüm de yok

habitatını beğenmez mücevheri parıldayan bitkiler

ve bu bitkiler de boynunu bükmez bana

celladına boyun bükene mağrur bakar

şimdi ne yapsam bilmiyorum

annemin saçları ağardı

annem yaşlanıyor sevgilim

ve ben bunu önleyemiyorum

babam soluksuz bakıyor dünyaya ve çokça borçlu

allaha borç veren adama yalvaracağım

izini bulamıyorum

ser verip sır vermez olmuş kaşifler

bir bakıma saklanıyor benden

mücevherin içine vakumlanmış kristal

-dünya beni korkutuyor sevgilim

silaha veda etmişti Hemingway

niye yeminini bozdu?

Uğultulu tepelerin ardından

mandarin seslerinin içinden

“korkma,ben varım”demiyor kimse

yaşlanıyorum sevgilim

Zezenin serüveni maceraperest ruhuma nüfuz etmiyor artık

küçük prensle kaç gezegen dolaşsam ayık adam bulurum bilmiyorum

ve sen de kuş olup gitme

şeytanla yüce tanrının ortasında

kör baykuş gibi kalmak istemiyorum

hızırla kırk saat gecirmişliğim yoktur

aslında Sofi’nin dünyasını da bilmem

aşkın metafiziğini çözecek aklım da yok

celladım gülümsüyor bana celladım acı bir şarkı söylüyor bana

Şükrü Erbaş dinliyorum kurtulmak için bu kaostan

“Ömür hanım ile güz konuşmaları”müthiştir sevgilim

bir de Eser Gökay’dan dinlersen tabi

şimdi ben sana soruyorum

kim kimi ne kadar anlayabilir Nana?

anarşizm yordu beni

devlet yordu

kabukla örülmüş adamlar

birtakım yastık adamlar yordu

biraz da Hayyam’ın rubaileri

 bu öfkeye,tek başınalığa

çavdar tarlasındaki mutlu çocuklar derman olamıyor Nana

ben bunları yazarken annem yaşlanmaya devam ediyor

ağrıları arttı

ve ben şanslı bir çocuk olmadığım için kırgınım tanrıya

annem bırakmasın beni ansızın

babam soluksuz ve borçlu bakmasın dünyaya

annemin ağrıları dinmeden

bitkilere,çavdar tarlasındaki mutlu çocuklara,küçük prense,zezeye,hemingwaya çay partisi yapmadan

vakitsiz gelmesin anneme Azrail lütfen

annemin canını acıtmasın Allah’ın sadık meleği

annemin haşyetten açılmasın gözleri

ben buna dayanamam ki Nana dayanamam

babam daha bakışlarıyla emir verecek

doğaya,tabiata,kuşlara,beton yığınlarına

birtakım post-modern canlılara akın diyecek

zaptedin celladı uykusunda

bir ihtimaldir ki yaşanacak en talihli günler

sığınacağım siper,en onarılmış cephem

 beni terketmesinler

söyle onlara

sonsuzluğa nokta koymayalım

kuyruklu yıldızın en haşmetle parıldadığı anda

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: