Sevgili Dostum Dimitri,
11.02.1991 tarihinde gazetecilik okulundan yeni mezun çırak bir gazeteci olarak usta gazeteci
C.S ile birlikte emniyet müdürlügünde cinayet sube telsizini dinlerken gece 00.40 sıralarında
S. Bulvarı V. Caddesi No:112 adresinde bir cinayet ihbarı alınmıstı. Apar topar C. Ile birlikte
adrese gittik. Görevli polis ekibi bizi tanıyınca evden birkaç fotograf almamız için bizi evin
içerisine aldı. Olay son derece sıradan gibi duruyordu. Ortalık dagınık degildi. Bir
telefon-bana hemen ihbarın bu telefondan yapıldıgı hissini vermistii- ölenlerden birisinin
yanında duruyordu. Bu temiz giyimli, tıraslı, sarısın gözleri açık olarak koltukta bası sag
tarafına düsmüs olan cesede dikkatle bakarken göz göze geldigimde yanındaki bir deftere
gözüm ilisti. Defter yarım açılmıs sayfaları üzerine, koltugun kadifemsi parlak kumasına
bırakılmıstı. Belli ki birsey anlatmak derdinde olan cesedin yanına yaklasıp parmak izi
bırakmamak için defterin cildinden tutarak ters çevirdim. Okudugum sayfadakiler beni çok
etkiledigi için yanımdaki fotograf makinemle sessizce fotografını çektim. Evet sevgili dostum
Dimitri, aylar sonra bu evde ölenlerin, bu kisiler yüzünden ölen daha baska kisilerin
hikayesini tahkikat dosyasından ögrendikçe, çektigim fotografta yazanları seninle paylasmak
istedim, yoksa sessiz kalmak beni de öldürecekti. Salgılarımla :
“Çıldırmak üzereyim. Sessizlik o kadar derin ve siddetli ki, sagır olabilirim. Bu karanlık ve
derin sessizligin içerisinden bir sey fırlayıp beni haklayacak gibi tedirginim ve korkuyorum.
Bu korku ve endiseler bir vesvese mi yoksa haklı bir düsüncenin ürünü mü. Yaptıklarımın
vicdan azabını mı yasıyorum. Zihnim mi bu oyunları oynuyor yoksa. Belki de oyunun sonu
gelecek ve perde kapanacak. Bu vicdan acımı kim ya da ne dindirebilir. Bu halim bir diyet mi
istiyor. Yoo bu kadar basitçe kurtulabilirmiyim. Vicdanımı bir diyetle rahatlatabilir miyim?
Her zaman sükrettiigim ve kalbimi ve ahlaki degerlerimi günah isleme korkusuyla dolduran
Tanrım beni affeder mi! Bütün gecelerin karanlıgı toplansa vicdanımdaki karanlık sessizligi
bastırabilir mi? Tanrım ben nasıl bu hale düstüm. Iç sesim sürekli beni altediyor. Yüzlerce,
binlerce, milyonlarca insanın içinde bile olsa yalnızlıgın sessizligi kesin olarak beni
öldürecek. Dipsiz bir kuyunun dibindeki, katledilmis bir fani bile benden daha mutludur,
bundan eminim. Karanlık yüregim ve iflah olmaz kötü ruhum, sonunda yapacagını yaptı. Su
duvarlar ki, hissediyorum, karanlık içindeki duvarlar beni sıkıstırıp ezecek. Cezamı
çekecegim. Bu duvarlar içe dogru sıkıstırıp beni pestile çevirecek, eminim. Bunun düsüncesi
bile beni hem korkutuyor hem de biraz yüregimi serinletiyor. Fakat bu da saçma, duvarlar hiç
hareket etmeyecek. Içimdeki uhrevi canlılar beni büsbütün köseye sıkıstıracak. Ne
yapabilirim. Bu denli günahları olan insan ne yapabilir. Yaptıgım kötülüklerin görünmemesi
için yaptıgım iyi sayılan seyler beni iyi birisi, sevilen birisi yapıyorsa bu halde benim
günahım ne? Bunları insanlar istedi ve yaptım. Ama gerçek bu degil. Ben kötülügüm. Kendi
kendini sessizlige, yalnızlıga, kahrolmusluga hapseden kisiyim ben. Kabul etmesem de kabul
etsem de sessizligin içerisine çekilecek ve yok edilecek kisiyim”

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: