Bir duvar gibi sertti varlık

Sağlam, keskin, öfkeli bakışlarla bakardı etrafa

Ve düpedüz bir rüzgârdı yokluk

Şimşek gibi ansızın belirir ve hiçbir şey olmamış gibi yok olup giderdi

Sessiz sedasız çalardı kapısını hayatın

Fakat kapı hiç açılmazdı ona

Neredeydi herkes?

Neredeydik biz?

Yokluk sarsıntılarıyla titreyen varlığın gölgesindeydik biz

Bir ip cambazıydık duvarın üstünde

Tüm o rüzgara karşı yürümeye çalışan

Elleri kolları bağlanmış bir şekilde fenerle denge arayandık.

Biz göllerde unutulmuş soğuk sulardık

Nehirlerin uğramadığı sessiz yalnızlığa mahkûm

Susardık tuzlu suya, acıya

Tatlı olduğumuzu yaşayamadan doya doya.

Biz küçülmekten yenik düşmüş

Daha fazla küçülemeyecek kadar küçük

Büyük çöllerdeki bir hiç kum taneleriydik

Birikirdik bir olurduk

Yerinde duramaz sel olurduk

Ve parçalanıp yok olurduk.

Tek yolcusu olan geminin kaptanıydık biz

Zaten o tek yolcu da bizdik

Bilinmez deryalara bir yol çizmeye çalışan

Güvenilmez kıyılara umut zinciri atan

Bir kaşiftik biz kaderi kaybolmak olan.

Biz susmaktan yorgun düşmüş bedenlerin

Tekrar atmaya başlayan kalplerindeki o tiz tınıydık

Onu duydukça var olurduk onunla

Belli bir zamanın sessiz akışında

O olmadan yok olurduk yavaşça

Vahşi kalabalıkların sonsuz feryatlarında…

 

– Elif Çanga

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: