2 hafta önce, yine bir yolculuk öncesi otogarda sefer saati beklediğim saatler… Camın kenarına oturdum, dışarıdan izliyorum olan biteni. İlk önce iki sevgili yaklaşıyor. Belli ki biri giden biri kalan. Kız çantasını bırakıyor, gelip yerleşiyor koltuğuna. Erkek arkadaşı da yanında yardım ediyor. Sonra el ele iniyorlar aşağı ve yine bir bekleyiş başlıyor. Öte yandan çoluk çocuk tüm sülale toplanmış bir kalabalık yaklaşıyor. Neşe ve biraz burukluk içinde kim bilir neler var içlerinde anlatamadıkları diye düşünüyor ve etrafı izlemeye devam ediyorum. Bu kadar insan arasında el sallayacağım ya da arkamdan ”hoşçakal!” diyen birinin dahi olmaması bilmem kaçıncı yolculuğum olsa da son dakikalarda gelir içimde bir köşede ukde oluşturur. Bazı şeylere alışamıyor insan işte. Muavinin ”İstanbul yolcusu kalmasın!” uyarısıyla kendime geliyor kafamdaki düşüncelere biraz ara verip, aşağıya bakmaya çalışıyorum.  Ve başlıyor vedalar. Söylenecek bir sürü cümle, boğaza sırasıyla diziliyor, düğümleniyor ağlamamak için, sesi titretiyor.  Son bir sarılma var tekrarı olur mu olmaz mı bilinmeyen belki de son kez yapılan bir sarılma ”son’ ‘diyorum çünkü  bir saatin, bir dakikanın hatta bir saniye sonrasını bilemediğimiz bu dünyada yapılan farkında olmadan yapılan bir veda belki de. Vedalaşıyor da insan çoğu şeyle fark etmeden, zaman araya girince anlıyor değeri ya da kaybedince mi demeli bilemiyorum ve sırası geliyor o son bakışların hani anlatamayız içimizdeki cümleler yetmeyecek gibi gelir bir de zamanla yarışı cabası olur ya! işte o an çaresizliğin, hüznün, burukluğun dile  bir türlü gelemeyenler yansır koca bir derinlikle gözlere, çok şey anlatır bakmayı bilene görene, hissedene. Belki ertelenmişliği görürsün o gözlerde ya da pişmanlığı, sezersin. Sonra yaslarsın başını bir cam kenarına. O yol akıp gittikçe hatırlatır sana yaşananları. İyisiyle kötüsüyle arkada çalan müziğin etkisiyle daha da dalıp gidersin ”keşkeler ve belkiler” raks eder kafanın içinde. Tam derin bir nefes alayım dediğinde de ihtimaller beden bulmuşçasına  bazen bir ses olur bazen bir koku dolaşır durur etrafta yol boyunca. Bu yol böyle devam eder, bu düşünceler hiç durmaz ve ben 03.00 civarı alır sırt çantamı, adımımı atarım yine bu şehre, yalnız ama kafası kalabalık. En nihayetinde;

Yollar hesaplaşmasıdır insanın; kalan ayrı giden ayrı hesap verir kendine. Hatta cevap veremediğimiz sorular olur, sustururuz içimizdeki sesi. Cevaplardan korkmaktan belki de!

Der ve Kadıköy’den selamlarımı yollarım şimdi, yolda olanlara yolda kaybolanlara.

 

– Nida ERGENÇ

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: