İnsanoğlu olarak hepimiz geçmişin mazi, geleceğin ise bilinmez ve sonu olmayan bir boşluk olduğunu, asıl önemli olan şeyin bizim anlarımızdan ibaret olduğunu ve bu anları dolu dolu yaşamak için ne gerekiyorsa yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz; ama harekete geçmek için zamanımızdan, çevremizden belki de kendimizden ödünler vermemiz gerektiğini içten içe bilsek de bunu bir türlü kabullenemiyoruz. Hayatın bize verdikleriyle yetinip ve bunları gerçekten istermiş gibi gözüküp, daha fazlasını beklemeden oradan oraya sürekli bir telaş içinde sürüklenip gidiyoruz.

Buket Uzuner’in de dediği gibi ‘Kendi inşa ettiğimiz hapishanelerde yaşıyoruz; adına ev, aile, akrabalar, töreler diyerek… Sonra bu duvarların arasında boğulup çıldırıyor;ama yıkılmasın diye de uğruna hayatımızı siper ediyoruz.’

Peki bu hapishaneler ne zaman yıkılacak? Biz ne zaman geçmişe takılı kalmadan, keşkelersiz, bugünün işini yarına bırakmadan ve yarını düşünmeden, bu hayattaki her şeyden çok kendimizin önemli olduğunu bilerek, gücümüzün farkına vararak ve bunu hissettirerek, çevremizdekilerin ne düşündüğünü önemsemeden belki de bazen dünyanın en saçma şeylerini bile sırf kendimiz istediğimiz için, öylesine yapmaya çalışacağız? Bazen sadece bugün de nefes alabiliyoruz diye günü, güneşi, insanları ve doğayı tüm yalınlığıyla, sorgulamadan selamlayacağız? Ya da bizi mutlu eden şeyleri fırsat buldukça yapmak yerine alışkanlık haline getirmeye başlayacağız? Mesela bir kitap okumak, bir film izlemek gibi… Sevdiğimiz insanlarla yan yana olup onlarla kahkahalarımızı, haykırışlarımızı paylaşmak gibi… Bir sahil kenarında oturup denizin kokusunu olan gücüyle içimize çekmek gibi… Bazen yalnızlığı tercih edip yağmurun sesiyle baş başa kalmak gibi… Veya derin dinlenmelere dalıp iç sesimizdeki yankıları bulmaya çalışmak gibi…

Tüm bunları gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğumuz o güç bizde, içimizde… En dibi de görsek hayaller kurmaya olan benliğimizle devam edip vazgeçmeyebilmek, tüm cesaretimizle korkularımızın üzerine giderek, ben dimdik buradayım diyebilmek, hayatımızda iyi veya kötü yer alan herkese ve her şeye, yaşanan tüm güzel ve çirkinliklere saygıyla bakabilmek, eğer yaşıyorsak bir amaç uğruna olduğunu bilerek ve buna inanarak, yitip gitmeden önce küçük de olsa bir iz bırakabilmek, ertelemelere fırsat vermeden inadına yaşamak lazım. Çünkü her şey bir ana ait…

 

– Nihal SERT

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: