Kapının çalmasıyla rüyamın ortasında uyandım. Saate baktığımda henüz dokuz’a geliyordu. “Bu saatte kim olabilir?” Diye düşünemeden aklıma tek bir isim gelmişti. Eftalya. İçimden bu sabah “hangi çiçekleri getirdi?” Acaba diyerek açtım kapıyı ve bir sepet dolusu siyah gülle karşılaştım. Eftalya, sokağımın başında her gün aynı yerinde duran çiçekçi bir kız. Tüm mahalleli tanır onu. Beline kadar uzanan güneş renginde saçları, kendini her seferinde belli eden umut dolu masmavi gözleriyle benim küçük dostum. Her sabah işe çıktığım zamanlarda biraz muhabbet eder, işime öyle giderim. Ailesinin nerede olduğunu her seferinde sorup cevap alamasam da masmavi gözlerinde endişe ve korkuyu her zaman görmüş olur, bu yüzden de üstüne gitmemeye özen gösteririm. Her tatil olduğum günün sabahı kapımın önüne öylece çiçekleri bırakır ve gider. Sebebi ise güne çiçekle başlarsam günümün güzel geçeceğimiş. Fakat bu gün her seferinden farklı çiçekler vardı kapımın önünde. Simsiyah bir gül. Sanki bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu, bir mesaj vermeye çalışıyordu. Sepeti içeri aldığımda çiçekleri her zaman ki gibi bir vazoya yerleştirmek üzere sepetten aldım. İçinde bir not vardı. Şaşırmıştım doğrusu. Notu heyecanla açıp içinde ne yazıyor diye baktım. “Her şey için teşekkür ederim. Hoşça kal.” O an anladım ki meğer siyah gül veda anlamına geliyormuş. Ayrılığın habercisiymiş. Notu okur okumaz koşar adımlarla her zaman durduğu yere gittim. Fakat orada ne Eftalya vardı, ne de tezgahı. 

Hızla etrafa bakınmaya başladım. Tüm sokaklara giriyor her yerde onu arıyordum. Gelen geçen herkese onu tarif ediyor, yine de bulamıyordum. Kendimi küçük bir kutuya sıkıştırılmış gibi hissediyordum ki o sırada mahallemizin esnafı Ali abi çıktı karşıma. Eftalya ’yı aradığımı anlayacak ki hemen anlatmaya başladı. Eftalya ‘nın yanına bu sabah, muhtemelen ailesinin olabileceği bir adam ve bir kadının geldiğini ve eftalyayı zorla alıp götürdüklerini söyledi. Ve bir miktar duyumlara göre Eftalya uzun zamandır ailesi ona şiddet uyguluyor diye saklanıyormuş onlardan. Göğüs kafesim adeta cam parçalarıyla doldu. Ali abi konuştukça o küçük camlar batıyordu yüreğimin tam ortasına. Küçük dostum bunca zaman şiddet gördüğü ailesinden saklanıyordu ve ben bunu anlayamamıştım, görememiştim. Şimdi ise ı hiç bilmediğim bir yerde, hayat mücadelesi veriyordu. O sabahtan sonra her gün, Eftalya ‘nın her zaman durduğu yerde durup saatlerce onu beklemeye ve her hafta sonu oraya çiçekler koymaya başladım. Tıpkı onun gibi. Belki bir gün gelir de günümüzün güzel geçmesini sağlar umuduyla.

– İremnur Fatma ÖĞÜT

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: