Herkesin son zamanlarda ağzında olan, burjuva sınıfını eleştirip yaşasın alkolizm diyen Bukowski ’nin işte gerçek yüzü!

Bukowski hakkında çok fazla yazı yazıldı, aslında onun olmayan birçok söz onun gibi gösterildi. Peki gerçek Bukowski nasıl biriydi? İşte bu soruların cevapları bu metinde gizli…

İlk olarak Charles Bukowski diye bildiğimiz bu yazar ve şairin gerçek adından bahsetmek istiyorum. Onu herkes Charles Bukowski olarak bilse de gerçek adı:  HEİNRİCH KARL BUKOWSKİ!

ABD doğumlu olan Bukowski hayatının neredeyse tamamını kapitalizmi eleştirerek, kadınlarla beraber olarak ve alkolizmi savunarak geçirmiştir. Ne kadar kötü örnek oluyor değil mi? Birçok insana bunlar kulağa hiç hoş gelmeyen şeyler olsa da Bukowski en kötü şeyi bile o kadar yalın ve hoş anlatmıştır ki neredeyse insanın özenesi gelir. Hatta bohem yaşam tarzına birebir uyan yazar, kendinden sonraki nesillere muhteşem denecek kadar güzel eserler bırakmıştır. Belli bir kitlenin hoşuna gitmesine rağmen aslında kitlelerin çoğu Bukowski’yi pek sevmez. Bukowski’nin kadın düşmanı ve alkol bağımlısı olduğunu söyleyen çoğu insana nazaran ben o kadar da berbat durumda değildi.

Eserlerine gelecek olursak; Ekmek Arası kitabından başlamalıyız, eğer bir yazarı anlamak istiyorsanız onun hayatıyla başlamanız gerekir. Bir yazarın şairin hayatını bilmeden, biyografisini okumadan ve onun hakkında bilgi sahibi olmadan onun düşüncelerini anlayamayız. Ekmek Arası kitabı Bukowski’nin kendi hayatını anlattığı bir kitaptır. Eğer okumalarımıza bu kitaptan başlarsak diğer kitaplarını anlamak daha kolay olacaktır. Biraz içeriğe girecek olursak bohem yaşam tarzının yapı taşları burada atılıyor. Sert bir baba ve sessiz sakin bir anne. Ne denir ki hayatın en büyük darbesini aileden yemiş bir yazardan bahsediyoruz. Babası onu kemer ile dövermiş kendi kitabında bunu anlatıyor ve bir insan için babasından dayak yediğini, kitabında anlatmak kadar küçük düşürücü başka bir şey olabileceğini düşünmüyorum. Ve tabi ki bu olaylar onu etkiledi içine kapanık bir çocuk oldu. Asosyaldi, çok fazla insanlarla iletişim kurmak istemezdi. İnsanları sevmezdi en büyük sebebi de babasıydı. Bu konudan sıyrılacağını düşünerek alkole alıştığı her yerde yazıyor ama alkole alışmak için bir sebep olduğunu düşünmüyorum. İlla tetikleyecek bir şey olmak zorunda değil alkolik olmak için ama tabi ki alkolizmin genel sebebi psikolojik etkilerdir.

Para kazanmak için birçok işte çalıştı bu işleri farklı bir kitabında yazmasına rağmen Ekmek Arası kitabında da az bile olsa mesleklerini öğrenebiliyoruz.

İkinci olarak; Kadınlar …

Kadınlar kitabı bir klasiktir Bukowski seven insanlar için; çünkü hayatının her bölümünde kadınlar olmuştur ve bundan hoşnuttur. Asosyal bir insan olmasına rağmen kadınlarla her zaman vakit geçirir ve kadınlardan soğumazdı. Genel olarak kadınları çok sevdiği söylenmese de cinsel hayatına asla ara vermezdi gerçi kadınlar için uğraşmazdı söylediğine göre kadınlar onu çekici bulurdu.

Bukowski’nin kadınlar hakkında kötü şeyler söyler ama genel olarak kadınları kullanmak istememiştir. Hatta kadınların çok mükemmel olduklarından da bahseder. Özellikle kadın bacaklarına aşırı ilgisi olan Bukowski’nin kadın düşmanı olduğunu kim söyleyebilir ki? Alkol seks ve kitaplar üzerine yoğunlaşmış hayatını orada burada geçici yerlerde çalışarak devam ettirmeye çalışmış bir yazardan bahsediyoruz ki aile sevgisi görmeyen bir insan ne kadar sevgiyi tatmış ve ne kadar sevgisini gösterebilen bir insan olabilir ki?

Son olarak Bukowski’nin mezar taşındaki sözü “Dont Try!” (”Sakın denemeyin!” )Bu cümlenin altında neler saklanmış kim bilebilir…

 

– Selin Kaba

Abonelik
Bildir
guest
1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Zeynel

Nietzsche (adı yanlış yazmış olalirim) nin biraz daha medeni hali. Şu sözü “Kadınlara yalan söylemekten çekinmeyin, yeter ki kadınlar bu yalanın kendileri için söylendiğini bilsinler” bay efendiyi idol seçmemde büyük etkendir.

%d blogcu bunu beğendi: