Gündüzün geceye gecenin gündüze karıştığı bir zaman diliminden selamlıyorum Eylül’ü…

Her gün doğuşundaki güzelliği gördüğüm güneşin altından bakıyorum hayal kırıklığı yaşamış gözlerimle…

Yollar yine her günkü gibi kış uykusunda… Buruk bir sonbaharda her günümün bir öncekinden farksız doğmadığı günler çoğalıyor… Yeni doğan bir bebekten farkımın olmadığı günler…

Her günümün etrafını bu bakışla çoğalttığım günler…

Memnuniyetsiz uyandığım şu günlerde çok iyi seçtiğim renkleri artık seçemiyorum. Hasretim bel bağlıyor neşelerime, görmek ister gibi yanağımdaki gamzelerimi… Bense en sevdiğim yeşilin içinde kayboluyorum… Havasız, kalabalık bir metrobüste oturmuş bir çocuğun şehri tersten görmesi gibi dönüyor benimde dünyam…

 

Herkes farklı nefret eder hayatlarından…

Farklı acılar çeker… Talihsizliğine, şansızlığına kükrer…

Kimisi sevdiğinden ayrılır, dünya sanki bir onun başına yıkılır. Nefes alamayacağını sanarak geçirdiği günler dar gelir… Kimisi evin ödenmesi gereken faturalarını üçüncü kez ertelemesinde bulur nefretini…  Denkleştiremediği paralar.. Denkleştiremediği hayatlar…

Samanda iğne aramaktan farksız olduğu insanlarla dolar…

Kimileri ise Umman denizi küçücük bir botla aşıp özgürlüğüne kavuşacağının hayallerini kurarken boğulur gerçekliğinde.

 

Dünyanın eşitsiz dağılan adaletlerinde yaşarken her birimiz,

Herkes farklı nefret eder hayatlarından…

Farklı bir sürü hayatlar varken şanssızlık kervanına sürükleniyor kimilerimiz…

Duvar örülüyor sonra aramıza… Öteki olan kısımda ayaklarımızı kaldırıyoruz görünmek için ama çabaların boşa gittiği bir dünya görmek parmak uçlarımızı yoruyor…

Yaşlının, kadının, çocuğun, kedinin, köpeğin değersiz görüldüğü bir dünyada yalanlar dolanıyor hikâyemize…

Büyüyorsun… Ve adını bir şekilde koyuyorlar… Fidansan fidan, ormansan orman, Ali’ysen Ali oluyorsun bir anda…

 

Herkes farklı nefret eder hayatlarından…

Yeni yollar deneyen bir yolcunun bulamadığı yön gibi…

Gelecek kaygılarının hayallere çomak sokması gibi… Ömrünün büyük bir bölümünü karbondioksiti içine çekmiş bir madenci gibi…

Bir tek kökü kalmış ağacın kolsuz ve bacaksız yaşaması gibi…

Herkes farklı nefret eder hayatlarından…

ve bir gün ansızın tersine …

Öylesine yaşamak gibi…

 

– Ayşe UZUN

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: