leyla-yaBuralar çok soğuk Leyla, çok. Yüreklerini cebinde taşıyan adamlarla dolu her yer. Tek aradıkları da bir tutam umut. Çölde serap gibi, güneşte yağmur gibi, sevip de kavuşamamak gibi, anla işte birazda sen gibi…

Saat gece üç Leyla ve ben de hala uyku yok. Gözlerim yorgun. Uzak ülkelerden gelmiş yorgunluklar var gözkapaklarımda. Acı yaşanmışlıklar var. Bu tarifsiz acıları bırakır da giderim diye hesap etmiştim lakin bu işler hesapla kitapla olmuyor; gitmekle gidilmiyor Leyla. Saat üç buçuğa geliyor, gözlerim yorgun ve ben de hala bir gram uyku yok…

Hatırlar mısın bilmem, küçücükken – anne şefkatine her zamankinden fazla muhtaç olduğun günlerdi.- yaptığın bir resmi göstermiştin bana. Pek bir şey anlaşılmayan fakat çok şey anlatan resmin ana teması sevgiydi. Hep sevecek ve sevilecektin. Dünya değişiyor be Leyla, değişirken, bizi de değiştiriyor. Gözlerimizi değiştiriyor mesela. Halbuki göz aynı göz. Ne ara akıttık Leyla, bu çocuk masumiyetini gözlerimizden. Ne ara bizden olmayanlar bizim oldu. Ve bizden olanlar uzaklaşıverdi neden? Bu coğrafyada insan kalabilmek, yaşayabilmek bile ağır bir yükken, insanı en çok sevdikleri yaralar neden?

Peki, soruyor musun Leyla? Geceler niçin hep siyah? Ve bu kadar hüznü, acıyı, matemi geceye yüklemek neden? Sen de, her şeyin zıddıyla bilinmesine gönderme yaparak kolaya mı kaçıyorsun yoksa? Neden Leyla neden? Bir güne sığdırılamayan güzellikleri geceye mazeret kılmak niye? Günlerin hiç mi suçu yok, bizlerin hiç mi suçu yok? Çocuğunu cami avlusuna terk eden annenin, tetiği çeken katilin, zalimin hiç mi suçu yok? Ve her şeyi yıldızlardan, aydan beklemek neden?

Mevsimler geçiyor Leyla. Bir yaprak dökümü de olsa, başlangıç için eylül bize yeterdi. Hiçbir şey bitmiş değilken, çok şey istemiyorum Leyla. Ama zaman denen mefhumun da şakası yok. Götürüyor her şeyi. Ve ölüm denen kara delik sevdiklerimizi alıyor elimizden bir bir.

Dedim ya yorgunum diye, sen bakma öyle dediğime. Uykum yok benim. Aramaktan yoruldu gözlerim. Bir dünya telaşı yığını, hayal kırıklıklarını taşımaktan yoruldu. Dilimin ucuna kadar gelen sözleri, zamanı değil diyerek yutkunmaktan yoruldu, gülmeye niyet ettiğim anda uzak memleketlerden kalbimin ortasına saplanan bir çocuğun ağlayışını dindirememekten yoruldu, yıllarca aradığını bulamamaktan yoruldu gözlerim.

Sen benim son şansımsın Leyla. Ya da şans demeyelim umut diyelim adına. Çünkü şansım bugüne değin hiç yanımda olmadı, ama umudumu hep korudum. Sen benim son umudumsun Leyla. Alnımda bayraklaştırdığım uzun hüzünlü yazgım, dilimde yeni şarkımsın. Ve ayrıca demlikteki son çayım, mahallemde bakkalım, geçtiğim sokağım, hayat okulum, gözlerimin önünden hiç gitmeyen, eskimeyen, değişmeyen hatıramsın.

 

– Mehmet DURMAZ

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: