umuda yolculuk

 

Sen gideli kaç saat oldu?

Hatırlayamadım!

Saat diyorum belki gün olmuştur,

Hafta, ay ya da yıl…

Hiç böyle olmamıştım,

Vakitleri böyle karıştırmamıştım,

Kokunu böyle aramamıştım;

Mahalle mahalle,

Sokak sokak,

Cadde cadde,

Ev ev…

Varlığın hayatımda böyle boşluk bırakmamıştı,

Derin, kuytu dipsiz ve karanlık bir boşluk.

Meğer ne çok yer kaplamışsın.

Sen gideli

Darmadağın olmuş  düşüm ve dünyam.

Beynime sen tohumu ekilmiş gibi

Her anımda sen yeşeriyorsun,

Hayalin yeşeriyor,

Teninin kokusu yeşeriyor,

Manalı manasız bakışların yeşeriyor.

Bir türlü yetişemiyorum

Kanımın son damlasını paylaşıyor her biri.

Yedilerden,

Kırklardan,

Dervişlerden,

Pirlerden,

Kadeh kadeh şarap borçlanıyorum.

Umudu çalıyorum yetimlerin duasından,

Güneşi üflemeden içime çekiyorum.

Yapamıyorum dolduramıyor hiçbir şey boşluğunu.

Bir kelebek yaşamı sürüyorum;

Üç günlük ömrünün üçüncü gününü yaşayan bir kelebek yaşamı.

Dağ dağ

Ova ova

Bayır bayır

Çiçek çiçek

Kokunu arıyorum.

Kokladığın çiçeklerde

Gezdiğin dağlarda

İçtiğin sularda

Her yerde kokunu arıyorum.

Ve sonunda peş peşe buluyorum

Umudu, kokunu ve seni.

Mayıs Ayı’nın bir şafak vaktinde

Amanos dağının umuda bakan bir yamacında

Bir papatyada

Kelebeğin can çekişmekten kurtulduğu bir anda

Umudun tükendiği bir zamanda

Ve seni buluyorum

Yudum yudum sarılıp yüreğime basıyorum.

 

Samet Tunca

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: