Şimdi konuş ya da ebediyete kadar susmaya mahkûmsun borusu üflenmiş sağ kulağımdan sanki. Rakama geçemediğim vakit kadar önce bir zamana tekabülden saat de veremiyorum şimdi. Parçanın ana fikrini bilsen yeter diyenleri de öpesim geliyor tam burada. Cümlede görev sözcükleri dağıtılırken “ve” bağlacı düşmüş benim kucağıma. Olsam iyi olur, olmasam çok önemi yok, biraz daralma olur. Bu varlık felsefemi aynı tencerede harlı ateşe verilmesine bir de ben tuz katıyorum. Hâlbuki yemeğin iyi olabilmesi için yemek piştikten sonra tuzun atılmasını söylemişti annem. Burada onun kanunları da geçmiyormuş. Bilirkişiyle bu konuyu özellikle görüştüm. Kural olmaması bunda en önemli kuralmış. Dedim, ben böyle görmedim. Bütün tezlerimi de serdim önüne. Onlar vakti zamanının cümleleriymiş diye yenisini indirdi raftan. Masraftan kaçılmış gibi her şeyi tek kelimeden ibaret olan cümleyi koltuk altıma sıkıştırıp arazi oldum en hızlısından. Koşarken ilk defa doğru geçmişe bastım. Affına sığınıp iki çay söyledim ikimize de. Yine demli ve bir buçuk küp şekerle içiyormuş çayı. Şaşırdım. Ben değiştirdim mesela. Artık limonlu içiyorum. Öyle kan değerlerim çok fazla düşmüyormuş. Benim meselem aslında onun gözündeki değerimken…

 

Şimdi bu yazdıklarımı son iş görüşmesine gittiğim adam okusa çok pis sırıtır. Üstüne ‘neden sinirlendiniz hanım efendi?’ sorusunun cevabını da layıkıyla alır. Yanıltmamış olurum onu bu halimle. Evet, biraz değişiğim. Ama sandığı gibi hava basıp içi dolu gösterilen bir cips paketini açıp da sen de onlardan birisin diyemeyeceği kadar birinci tekil kişiyim. Defolu ruhumdan sarkanları süpürgeyle uzanıp alamayacak kadar boyum kısa henüz. Uzar diye tuttuğum elin parmaklarını sayamıyorsam bu da etrafın siyah oluşundan. Kimse bilmez en çok sevdiğim rengin siyah olduğunu mesela. Kimse bilmesin diye çok az giyerim üstüme bu rengi. Olmadık yer ya da durumda olmadık şeyi yaparken bulabilirsiniz beni. Geçen spor salonunda giyinme odasında yere oturup kitap okurken kızın biri odaya girer girmez afallayıp ‘pardon’ deyince asıl ona pardon olduğunu biliyordum hâlbuki.

 

Beklediğin şeyin %98 oranla olma ihtimali kesin derler. Sonra o şey zınk diye olmaz ve zınk diye çakılırsın olduğun yere. Tam da bu sebeple her şeyin göründüğü gibi olmadığını söylüyorum. Ama işte gel gör ki tam da bu sebeple insan ardını görmek istiyor. Mananın derinliğinde balıklama kaybolmak istiyor. Çoktan gündüzü satmış biri için kazanç bile sayılır aslında bu durum, değil mi?

 

Diyordum ya hani doğru geçmişe bastım diye. Hala aynı gemiye bakıyoruz diye bahsetmek istemedim daha fazla sohbetimizden. Şunu bilin kâfi şimdilik. İyi konuşuyor velet. Benden sonra büyümüş. Ağzı da iyi laf yapmaya başlamış. ‘Abla bak ana fikir şu dedi’ sonra. ‘Zaman… Gerisi geliyor.’ İyi de… Gerisini getirip de daha çok yüzgöz olmak istemedim onunla. El sıkışmadan da ayrıldık. Tenime değerse ilerleyemem diye orada, onu olduğu yerde bırakıp topukladım. Bilmem kaç adım sonra kolumun uyuşmasıyla koltuk altıma sıkışan cümleyi okumayı akıl edebildim. “Sev” yazıyormuş ya. Bugün sağlam yerden vuruldun kızım dedim kendime. Bu cümle de senin alacağın ana fikir olsun.

Özlem Yavuz

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: