İnsan her ne kadar başarılar elde etmiş, savaşlar kazanmış, ülkeler kurmuş olsa da özünü unutmaması gerekir. Öz denen şey insanın ilk ana rahmine düştüğü andan beri oluşan ve öze yani inançlara ,geleneklere göre ana rahminde yetişen , doğan ve büyüyen insanın tüm bu gelişmeleri ve aklı ona veren üstün fantastik bir yaratıcı sayesinde olduğunu unutmaması gerektiğini birazdan anlatacağım rivayetle anlamaktayız.
Kütahya, sadece tarihi yapılarıyla değil, aynı zamanda manevi değerleriyle de önemli bir şehri olmakla beraber yüzyıllar boyunca Anadolu’nun ilim, irfan ve tasavvuf merkezlerinden biri olmuştur. Bu manevi mirasın en önemli parçalarından biri de Cemalettin Sultan Hazretleri Türbesidir. Ancak ne yazık ki, bu türbe de birçok tarihi eser gibi zamanın ve ilgisizliğin etkisiyle yıpranmış, hak ettiği değeri görmeyen yapılar arasında yerini almış ve unutulmuştur.
Cemalettin Sultan Hazretleri Hakkında;
Cemalettin Sultan Hazretleri hakkında sınırlı bilgilere sahip olmakla beraber günümüzde elde ettiğimiz bilgiler şunlardır;
Osmanlı Döneminde kendini ilim ile geliştirmiş, Allah yoluna kendisini adamış, tasavvuf bilgisine sahip olan halkın saygınlığını kazanmış bir İslam âlimidir.
Kütahya’da 1400’lü yıllar da yaşanmış olan olay hakkında;
1402 yılında Beyazıt Han, Emir Timur Ankara Savaşı’nı kaybettiğinde Osmanlı Devleti bir fetret dönemine girmiştir. Bu dönemde Emir Timur Germiyan Beyi II. Yakup tarafından Kütahya’ya birkaç ay misafir edinmek istenmiş bunun üzerine Emir Timur Kütahya’ya gelmiştir. Emir Timur kazandığı zafer nedeniyle halkı kendine temenna etmek zorunda bırakmıştır.
(Olay Kütahya da bulunan Saman Pazarı veya Tahıl Pazarı denilen yerde olduğu rivayet edilmektedir.) Bir gün Timur rivayet edilen bölgede dolaşırken bölgede bulunan esnaflar Timur’u görünce temenna da bulunmak için dükkanlarının önüne çıkarlar. Ancak esnaflar arasındaki Cemalettin adlı bir kişi temenna için yerinden kalkmaz.
Timur, o kişinin yanına gider ve ‘’sen kimsin de bana temenna da bulunmazsın bre gafil!’’ der. Hemen ardından kılıcı ile Cemalettin’in kafasını gövdesinden ayırır. Bu durum karşısında Cemalettin halkın gözü önünde hiçbir şey olmamış gibi kafasını gövdesine yerleştirerek olayın olduğu yerden ayrılır ve şu an da bulunduğu mezar yerine kendisini yatırır.
Birkaç gün sonra Emir Timur yanına Lale Devri şairlerinden olan ve aynı zamanda hicivleri ile bilinen Ahmedi ile hamama giderler (Kemer Hamamı). Hamamda Emir Timur Ahmedi’ye ‘’şair Ahmedi gücümü gördün o halde ben kaç akçe ederim?’’ diye sorar. Ahmedi ise ‘’vallahi siz beş akçe edersiniz’’ der. Bunun üzerine Timur kızar ve ‘’benim üzerimdeki peştemal beş akçe eder’’ der. Şair Ahmedi tarihi cümlesini söyler ‘’ben zaten üzerinizdeki peştemale para biçtim’’ der. Ahmedi’nin bu sözü üzerine Timur kızar ancak bir şey söylemeden hamamda bulunan halvet kısmına (banyo yapmak için) geçer. Timur banyosunu yaptıktan sonra halvet bölümünden çıkmak ister ancak oturduğunda açık olan halvetin kapısı ayağa kalkınca üzerine kapanır. Timur oturunca halvetin kapısı açılır ayağa kalkınca tekrar kapanır bu olay yedi kez tekrarlanır. Timur olay üzerine neden böyle olduğunu düşünür, kendisini sorgular sorgusuna yanıt olarak Cemalettin Efendi’nin kellesini aldığı için bu olaylar başına geldiğini ve Cemalettin Efendi’nin Allah yolunda olan bir derviş olduğunu anlar. O büyük zatın kellesini aldığı için pişman olur. Pişman olması üzerine halvetin kapısı açılır. Oradan çıkınca Ahmedi’ye hemen emir verir. ‘’Bu benim belimdeki altın kemeri alın hem bu hamamın tadilatında kulanın hem de o mübareğe bir mezar yaptırın’’ der. (Emir Timur, Cemalettin Cami’yi de bu altın kemer ile yaptırmıştır.)
Cemalettin Efendi hazretleri için hemen bir mezar yapılır. Bu mübareğin defini şehit olduğundan dolayı kıyafetleri ile olur. Cemalettin Efendi’nin boyu normal insanlardan çok daha uzundur ve heybetlidir, on üç metre olduğu söylenmektedir. Bundan dolayı Cemalettin Efendi’yi temsil etmesi üzerine uzunca bir mezar taşı dikilmesi söylenir ancak o zaman günün şartlarında böylesine uzunca bir taş bulunamamıştır.
Bu rivayette adı geçen Cemalettin Efendi Allah yoluna kendini adamış ve Allah’tan başkasının önünde eğilmeyen bir zattır.
Cemalettin mahallesi kemer sokakta kabri bulunmaktadır. Kabir uzunluğu on üç metredir ancak sokak yolunu kapsadığından dokuz metreye çekilmiştir. Mezarın baş kısmında kelime-i tevhid bulunmaktadır. Ayak ucunda ise başını vermeyen şehit yazmaktadır. Kabrin şu an ki durumu yıllar içinde bakımsızlık nedeniyle yıpranmıştır çevresel etkenler tarafından da zarar görmüştür. Kabrin bazı bölümleri restorasyon eksikliği nedeniyle aşınmış ve tarihsel dokusu hasar gömüştür. Oysa hem tarih bakımından hem de maneviyatlık bakımından çok önem arz eden bir yapıyı koruyamamak geçmişe ve geleceğe olan saygımızın yok olmasını göstermektedir.
Tarihi ve Manevi Mirasımıza Sahip Çıkmalıyız
Bir milletin, ülkenin, devletin tarihi mirası silinirse o millettin soyu, geçmişi ve şehir kimliği yok olmuş olur. Manevi eserlere sahip çıkmak önem vermek o milleti daha çok yüce kılar. Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve halk el ele vererek bu tarihi mirasları güzel bir gelecek için gün yüzüne çıkarmaları gerekmektedir. Tarihi miraslar hakkında gelecek nesillere ve insanlığa öğretilmesine yönelik çalışmalar, projeler, faaliyetler yapılması gerekmektedir.