Yalnızlığın izdüşümünün gölgesinde, geceler boyu hiçlikten yorgun düşmüş bir zihinle dünyanın yaratıldığı her saniyeye anlam yüklemeye çalışıyorum. Kalbimde bir volkan misali büyüyen arsız kasvetin müsebbibi boşlukla adım atmaya çalıştıkça varlığımdan acı duyuyorum. İşte böyle başladım yazmaya…

        Dünyayı sevebilmeyi çok denedim. Birkaç kez başarılı girişimim olduysa da sonu hüsranla bitti. Düşüncelerim özgür olsa da hayata baktığım pencerelerimde parmaklıklar var. Ellerimde ağır prangalar var oldum olası.

          Şüphe beni bir anda ağına çekiyor. Korku iliklerime işliyor. Kinlenmek karşı konulamaz bir güzellikte parıldıyor. Endişe işten gelip sarıldı boylu boyunca tüm bedenime. Şüphe, korku, endişe ve kasvetten oluşan bir düzen kurdum kendime. Her şey çok planlı işliyor bu düzende. Benliğimi ele geçirip eylemlerimi kamçılıyorlar. Hepsi bir anda tüm varoluşumu alt etmek için üzerime geliyor. Saçlarım dökülüyor stresten. Post-modern çağın içerisinde insan kalabilme uğraşının altında eziliyorum. Sevgim acıyor…

          Bir zamanlar göstermekte hoyrat davrandığım bir sevgim vardı. İçimde büyüttüm olabildiğince. Kabına sığmaz oldu, beni aştı. Bana ve herkese zarar vermeye başladı.  Yoğun duyguların tesiri altındaydım. Tutunamadım. Ellerim bomboş kaldı. Belki de dünya sevgiyi doyasıya yaşayabileceğimiz bir mekân değildir dedim nasıl olsa… Herkes gibi sevip sevilmeyi çok isterdim. Kalbim şimdi cam kırıklarıyla dolu. Ne tarafa dönsem sevgim acıyor…

     Yürüdüğüm yolların ardında kanımı da bıraktım. Gözyaşıyla üstesinden geldiğim her olgunun derinliğini içimdeki o çukurda hissediyorum. Güçlüklere karşı direnebildiğim –zor olsa da – birçok olayı başarı gibi göremiyorum. Dünya, dünyayı bilmeyen deneyimsiz çocuklara sert davranır. Her şeyi ağrılarla öğrendim…

            Ayakuçlarımdan saç diplerime kadar gördüğüm dünyanın yanılsaması altındayım.  Bu saçma illüzyonda bedenimi bu çağa uyduramıyorum. Fikirlerim ayrıksı. Susadıkça dudaklarım kuruyor. Tüm ışıkları kapatıyorum. Asla bir şiir yazamayacağım. Gözaltlarım morarıyor. Deforme olmuş ruhlarımızla beraber dünyayı selamlıyorum. Her şeye rağmen dünyayı seven hümanistlerden olamıyorum. Saç diplerim acıyor. Sancılarım başlıyor. Aynadakini tanıyamıyorum. Açlığımı hissetmiyorum. Nilgün’ün dediğini hatırlıyorum: ”Çok kullanılmış bir zamanın gözlerini kapattım…”

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: