Kalem, kalbe ihanet etmez.
Fakat şairler kaleme ihanet eder Ayşe abla.
Sürekli rüyalarıma giren bir kırlangıç uçuyor mahallenin üstünde.
Her kanat çırpışında özgürlüğümde ısrar ediyor.
Kör gözlerimizin göremediği şeyleri gören bakışlarıyla bana seslenmek istiyor.
“Kız, yazsana bunları bana söyleyeceğine” diye kızıyor Ayşe abla.
Mahallenin eğri büğrü evlerine, çıkmaz sokaklarına anlatmakla yetiniyorum.
İhanet ettiğim kalemim, kağıtlar, içim almaz rüzgarlarımı biliyorum.
Kendimi hissettiklerini yaz diye zorladığım zamanlardan,”nasıl en azından hisset kızım” diye kızdığım bir hale getirdim Ayşe abla?
Güç.
En ufak zayıflığın içeri sızabileceği kadar kırılgan.
Kırıklar ise,
Çok güçlüler Ayşe abla.
Gel otur yanıma.
“Bugün keyfim yok, ama çok mutluyum” diyen Zeliş’i de getir anlatayım.
Buruk bir çile gibi taktığın eşarbını sarın.
Kargaların beni selamladığını hissettiğim mezarlığa gidelim.
Hayattayken sana bir kez çiçek almamış eşinin üzerindeki solmuş gülleri sula.
Çenebaz eşinin artık söyleyecek sözü kalmadığını, ölülerin en iyi sır saklayıcıları olduğunu söylüyor bana.
Diyemiyorum bazen yaşayanların da söyleyecek bir şeyi kalmamasını.
Anlatmak istememesini, ne de olsa anlamayacaklarını, boş baloncukları, ağır yüklerle dolu bulutları, elimizden ne gelirkileri.
Enine boyuna susuyorum ben de.
Hem hem,
Benim yerime konuşan hasret var, deniz var, bak galata var karşımda.
“Sen neredesin” diyor Zeliş.
Zeliş ben bir hevesim diyorum.
Kimi zaman bir anda yok olan, kimi zaman ise gürültülü ayak sesleriyle ortalığı inleten şımarık bir hevesim.
Sen gecenin ışığında,
Gündüzün karanlığında gezinen yavru bir siyam kedisinin beneğisin.
Benim annem ise sabırdır diyor Zeliş.
Saçlarından dökülenler de kahırdır.
Görüyor musun?
Hayır, hayır.
Sanırım biz bütün kadınlar bir şiir olduk Ayşe abla.
Şu değeri öldükten sonra bilinen şairlerin kitaplarında geçenlerden biri.
Önümden yıllar, aylar akıyor.
Yuvarlanıyor ayağıma takılan günler oradan oraya.
Kavurucu tarlalarda solan çiçekler bu kara şehrin kenar mahallesinde açıyor.
Ellerinden emek akan tarla işçilerinin türküsü duyuyor bizi.
Hayal kurmak istediğini söylüyor Zeliş ise o sıra.
Kirli dantel gibi işe yaramaz bir çirkinliği örtme dileğinde bulunuyorum.
Yer değiştirse keşke toprakla gökyüzü.
Gökyüzü toprak olsa.
Bu mezarlıktaki insanlar da
Bir avuç mavilikle örtünse.
Ne de olsa hayaller bizimdir Zeliş.
Umut ve aşk ise elimizde kalan örgünün son ilmeğidir.
Bana bir avuç mavilik ve toprak,
Bize bir avuç mavilik,
Ve toprak.
– Zeynep Kabadayı